İŞSİZ SAYILMAYAN İŞSİZLER

Atalarımız, “Güneş balçıkla sıvanmaz” demişler… DİE’nin işsizlik oranı yüzde 9.2’ye geriledi demesi de buna benziyor…

Aslında yüzde 9.2’de yüksek işsizlik demektir… Ancak DİE’nin önceki rakamlarına bakarsak, işsizlik azalıyor.

Beş kişiden birinin işsiz olduğu bir toplumda, işsizlik oranının yüzde 9.2 olmasını ve   işsizliğin azalmasını kimseye anlatamazsınız.

Aslında DİE işsizlik oranlarını Uluslararası normlara göre hazırlıyor… Zaten yanlış hesapta buradan kaynaklanıyor… Zira her ülkenin iş alışkanlığı, kayıt imkanları, aile yapısı, kırsal ve kentsel nüfus oranları çok farklı olduğu için, işsizlik normları da birbirini tutmuyor… Yapılması gereken  sınıflama şeklini muhafaza ederek, her ülkenin kendi işsizini hesaplamasıdır. Aksi halde Türkiye‘de gerçek işsiz sayısını bilemeyiz… Bilemeyince de toplam talep, faktör payları gibi  bir takım makro hesapları da  yapamayız…

İstihdam politikasını söylemiyorum… Çünkü IMF bazlı iktisat politikalarının, istihdam ayağı hiç yoktur… IMF’ye göre İşsizlik bir ekonomik istikrar sorunu sayılmıyor.

Türkiye’de işsiz sayısının uluslararası normlara göre hesaplanmasının yanlış olduğunu gösteren birçok örnek verebiliriz.

Örneğin , kırsal nüfus 27.3 milyondur… Bu nüfus içinde 15 ve daha yukarı nüfus 19.2 milyondur… İşgücü ise 10.6 milyondur… Yani kırsal  kesimde üç kişiden biri işgücüne katılıyor… Üç kişiden ikisi işgücüne katılmıyor… Elbette ki bu şartlarda kırsal alandaki işsizlik oranı da DİE’ ye göre yüzde 5.5’tir… Ve  işsiz sayısı yalnızca 584 kişidir.

Yine   DİE tablosunda, eksik istihdam yani eskiden bizim gizli işsiz dediğimiz insan sayısı   424 bin kişidir…

Bu rakamlara bakarsak kırsal kesimde işsizlik yoktur…  Gerçekte ise kırsal kesimde 27.3 milyon insanın çoğu çalışıyor… Ancak yılda bir ay… Veya en fazla iki ay… Yani kırsal kesimin tamamı  gizli işsizdir… Oysa ki sanayileşmiş ülkelerde tarım teknolojisi ileri olduğu için kırsal nüfus  12 ay çalışıyor… Bu durumda ABD ve Türkiye için işsizlik oranlarını aynı yöntemle nasıl hesaplarız?

Yine sanayileşmiş ülkelerde işsiz kalan işsizlik sigortası için başvuruyor… Yahut iş bulma kurumlarına  yazılıyor… Türkiye ‘de  işsizlik sigortası yaygınlaşmadı… İş bulma kurumlarına başvurma geleneği de bulunmuyor… Zaten işçi talep edenlerinde kendisi buluyor… Bu şartlarda resmi kurumlara başvurmayanlar işsiz sayılmıyor… Bu şekilde hesaplanan işsiz sayısı da 1.6 milyondur… Gerçekte ise resmi kanallara başvurmadığı için işsiz sayılmayanların sayısı, bu kanallara başvuranlardan daha çoktur.

Bir başka örnek aile yanında istihdamdır… Ücretsiz aile işçisi sayısı 4 milyon kişidir… Bu 4 milyon kişiden çoğu, iş bulamayınca ailesinin yanına sığınmıştır… İş bulursa gidecektir… Türk aile yapısının bir özelliğidir… Sanayileşmiş ülkelerde veya  Doğu Avrupa ülkelerinde aynı aile geleneği yoktur ki, işsizlik normları da  uysun.

Sonuç: Eğer istihdam hesabını uluslar arası normlara göre yapıyorsak, ekonominin bir ayağı olan istihdam politikasını da aynı normlar içinde gündeme getirip, devreye sokmalıyız. Zira her ülkenin bir istihdam politikası var… Bizde 2001 yılında kısa vadeli yangın söndürme programı  yapıldı. Bu nedenle istihdam ikinci plana atıldı… Ancak aynı program devam ediyor… Yani istihdam politikası bugünde ikinci plandadır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir