Biz ,ekonomik ve sosyal olaylar karşısında sabırlı bir toplumuz .. Doğal olarak sabırlı olanların pıçak kemiğe dayanınca tepkisi de sert alıyor.. Siyasette bunları yaşadık.. Geçmişte Yüzde 20 ve yüzde 30 oy alan siyasi partilerin , birdenbire yüzde birlere gerilediğini Gördük..
Ne var ki ekonomide geç tepki vermenin zararlarını da çektik.. Çekiyoruz da..Zamanında önlem almadığımız için 2001 krizini yaşadık.
Şimdi , düşük kur’un getirdiği dış cari açık ve tekstil ve turizm sektörüne sıçrayan sorunlar içinde , ‘’ne yapalım dalgalı kur ‘’ .. ‘’İhracatçı kur dışında önlem alsın ‘’deniliyor..
Ne yapalım dalgalı kur diyenlere benim aklım almıyor..
Bu savunma aynen ..’’ Ne yapalım denize düştümse boğulmam gerekir ‘’demek gibi bir şey..
Yurt içinde daha yüksek katma değer yaratan İhracatçılar ile sanayicinin arasında kur politikası konusunda çelişki var. çatışma Tamamıyla uygulanan kur politikasının bir sonucudur..
Sanayici düşük kur’un getirdiği ucuz hammadde ve aramalı ithalatının getirdiği avantaja devam etmek istiyor.. İhracatçı ise düşük kurdan dolayı diğer ülkelerle , özellikle Çin’le rekabet edemiyor.
İHRACATÇI REKABET EDEMİYOR.
Kur düşük olduğu için İhracatçının, elde ettiği her dolar için eline 1.30 lira geçiyor.. Oysaki denge kur olsaydı geliri daha yüksek , örneğin her dolar için 2 lira olacaktı. Aramalı ve hammadde ithalatı yapan sanayici de tersine, ithal ettiği bir dolarlık bir mal için 1.30 lira ödüyor.. Denge kur olsaydı , 2 lira ödeyecekti..
Her işletme kar etmek için vardır.. Kur politikası birine kar.. Diğerine zarar getiriyorsa, elbetteki birinin istemediğini , diğeri isteyecektir.. Yalnızca düşük kur’un içeride hakszı rekabet yaratması yanlıştır.
Düşük kur uzun süre devam etmeyecek bir olaydır.. Kur artarsa ithalata bağımlı sanayici sıkıntıya girecektir.. Sanayici, kısa dönemde spekülatif kar elde ettiği için , uzun dönemin getireceği sıkıntıları göremiyor..
Öte yandan şimdiye kadar İhracattaki artış , işçi ücretlerinin kısılması (imalat sanayinde reel ücretler 2001- 2007 arasında yüzde 15 dolayında geriledi.) Çalışanlar sayısında azalma ve verimlilik artışından maliyetlerin dengelenmesiyle oldu… Ancak şimdi deniz bitti..
Uygulanmakta olan kısa vadeli, para ve maliye politikaları , iç talebi daraltan politikalardır.. Şimdi artık İhracatçı içeride satamadığı malını ucuz- pahalı dışarıya ihraç ediyor.. Ayrıca bazıları zararına da olsa anlaşmalı ihracat olduğu için , ihracata devam ediyor.
Öte yandan sanayici düşük kurdan memnun .. Ancak maliyeti halka yayılıyor.. ..İthalat ihracattan daha hızlı arttığı için, ortaya çıkan dış açık borçla kapatılıyor.. Veya sıcak para da sonunda dış borca dönüşüyor..Bu borcu da halk ödüyor.
Gelinen noktada hiçbir önlem alınmazsa, bu sene cari açık 30 milyar dolara çıkar.. Kriz kaçınılmaz olur.. Önlem almanın da maliyeti olacaktır.. Ancak krizden kurtulmanın başka yolu da yoktur.
DALGALI KUR ÇALIŞMIYOR
Altı ay veya bir yıllık geçiş süreci içinde dalgalı kur yerine kontrollü kur rejimine geçmek zorundayız..Bu süreçte Döviz tevdiat hesaplarına, 2- 3 yıl vadeli olarak açılan Kredi mektuplu DTH’ larının faizlerini artırmak gerekir.. ABD de dolar faizi yüzde 5’ dolayında iken bizim yüzde 2-3 faiz vermemiz , elbetteki YTL lehine dengeyi bozar.. MB gecelik faizleri yeniden indirmelidir.. Bankaların ve özel sektörün kısa vadeli dış borçlanma maliyetini artıracak önlemler alınabilir..
Bu ve benzer önlemleri IMF istemez.. Çünkü , küreselleşme sürecinde dış ticaretten karlı çıkan ve zenginleşen ülkeler var.. zararlı çıkıp fakirleşen ülkeler var.. Dış ekonomik ilişkilerden Bir ülkenin zengin olması için , diğer birkaç ülkenin fakirleşmesi gerekir..IMF bizi ikinciye mahkum kılmış.. IMF kendi görevini yapıyor.. Bizi IMF’ye mahkum edenler utansın..