Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK ),Haziran ayı için finansal yatırım araçlarının reel getirisini açıkladı. Haziran ayında ve Hazirandan Haziran’a son bir yıl içinde, söz konusu yatırım araçları içinde en yüksek reel getiriyi yine altın sağladı.
Haziran ayında TÜFE olarak enflasyon oranı eksi 1.43 oldu. Bunun için de dolar dışında, diğer finansal yatırım araçlarının reel getirisi artı oldu. Yani yalnızca dolar kaybettirdi.
Mevduat faizi (Brüt ), Haziranda yüzde 1.98 reel kazanç getirirken, son bir yılda daha düşük yüzde 1.57 oranında reel kazanç sağladı. Reel faizlerin Türkiye’de riski karşılayacak bir seviyede olması gerekir. Bu anlamda yıllık 1.57 reel faiz yüksek değil. Başbakan’ın söylediği sıfır reel faiz de doğru değil. Zira Türkiye’nin riski sıfır değil.
Borsa’nın Haziran ayı, aylık reel kaybı yüzde eksi 3.44 oldu. Yıllık reel getirisi ise yüzde 5.97 oldu.
HAZİRAN AYINDA TÜFE’YE GÖRE |
||
|
HAZİRAN |
HAZİRANDAN HAZİRAN’A BİR YIL |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) |
1.98 |
1.57 |
IMKB 100 |
-3.44 |
5.97 |
DOLAR |
3.25 |
-4.39 |
EURO |
3.50 |
12.67 |
KÜLÇE ALTIN |
4.26 |
18.47 |
Euro, hem aylık hem de yıllık bazda kazandırdı. Euro yıllık bazda yüzde 12.67 reel getiri sağlarken, dolar tersine yüzde 4.39 reel kayıp getirdi. Bunun nedeni, euro’nun dolar karşısında değer kazanmasıdır. 15 Haziran 2010 tarihinde euro /dolar paritesi 1.2227 iken, bir yıl sonrasında 15 Haziran 20011’de bu parite 1.4330 oldu. Yani Yunanistan sorunu varken bile dünyada euro dolara karşı yüzde 17 değer kazandı.
Öte yandan, TL karşısında 2010 Haziran ortasında 1.9315 TL olan euro, 2011 Haziran ortasında 2.2899 TL oldu. TL’nin değer kaybetmesi, İhracat açısından önemli olmasına rağmen değerlendiremedik. Zira, Türkiye dış ticaretinin yarısını Avrupa ile yapıyor.
Dün, euro- dolar paritesi, 1.4070’e gerilemişti.
Kur sorunu Türkiye için, kritik bir sorundur. Cari açığın önlenmesi yalnızca içeride aramalı üretimine teşvik vermekle çözülmeyecektir. Kur halen düşük, tersine TL halen değerlidir. Kur dengesini, kısa sürede sağlamak imkânı da yoktur. Bu konuda bizi uyaran arkadaşlar oluyor. Örneğin Davut Sakallı, kur artışı enflasyonu ve faizi artırmaz mı? Endişelerini bildiriyorlar.
Gerçekten kur artışı aynı zamanda enflasyonu da artırır. Teorik olarak TL halen değerli olduğu için, kur artışının fiyatları bir defa artırması ve bu noktada yeni dengenin oluşması gerekir. Eğer fiyat artışı bir süreç olursa, bu enflasyondur. Ne var ki, talep yapımız ve piyasa düzeni buna uygun değildir. Bu nedenle kur dengesinin, iki-üç yıllık bir geçiş süreci içinde sağlanması gerekir. Kaldı ki kurların kısa sürede artması, aramalı ithalatının aksamasına ve üretimde düşmeye neden olur. Ayrıca, özellikle özel sektörün kısa vadeli borç yükünü artırır.
Dünyada ve Türkiye’de kırılganlık ve riskler devam ettiği için, altın fiyatları da artıyor. Nerede duracağı, küresel süreçle birlikte ortaya çıkan sorunların durulmasına bağlı gibi görünüyor.