İNSANA YATIRIM YERDE KALIYOR…

Büyük tirajlı gazetelerde, Vakıf Üniversitelerinin tam sayfa ilanları var. Tam sayfa  konut satışı ilanlarından sonra, tam sayfa üniversite ilanları biraz garip geliyor… Çünkü konut satışında rekabet ve kâr amacı var… İnşaat şirketlerinin başarısı elde ettikleri kâr ile ölçülür. Üniversitelerin ise kâr amacı yoktur.

 

 

Anayasanın 130’uncu maddesinde Vakıf Üniversiteleri için: “Kanunda gösterilen usûl ve  esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir” deniliyor.

Vakıf Üniversitelerinde başarı kriteri, eğitimin kalitesi ve yapılan araştırmalardır. Bu tür çıktılarla rekabet etmeleri gerekir. Türkiye’de şu anda 172 üniversite vardır. Bunlardan 105’i devlet üniversitesi, 61’i vakıf üniversitesi, 6 tanesi de vakıf meslek yüksekokuludur. Sayısal olarak vakıf üniversiteleri, toplam üniversite sayısının yüzde 38’ini oluşturuyor. Buna karşılık toplam yükseköğrenim öğrenci sayısı 2 milyon 80 bindir. Bunların yalnızca 100 bin kadarı, yani en fazla yüzde 5’i Vakıf Üniversitelerinde okuyor. 
Vakıf Üniversiteleri  tarafından  2011-2012 ders yılında öğrencilerden alınacak ücretler  8 bin lira ile 43 bin lira arasında değişiyor… Tıp ve diş hekimliği fakülteleri için yıllık  22-43 bin TL’ye kadar çıkıyor. Doğal olarak Vakıf Üniversitelerinin, öğrenci  maliyeti  altında fiyat uygulaması gerekiyor… Bir kısım maliyeti de vakfın üstlenmesi gerekiyor. Vakıf kavramı, hayır ve destek demektir.

Örneğin, bizim 1992 yılında kurduğumuz  Kars-Ardahan ve Iğdır Kalkınma Vakfı her sene yükseköğrenimde okuyan 750  kişiye burs veriyor. Bu sayıyı daha fazla yapalım diye çalışıyoruz. Aksi halde vakıf olmanın bir anlamı olmaz. Vakıflarla, şirketleri ve dernekleri ayıran temel özellik, vakıfların hayır için çalışan, ülkeye ve topluma fayda sağlamaya yönelik hizmetler yapan bir mali kuruluş olmasıdır.  Ne var ki Türkiye de Vakıf Üniversitelerinin uyguladığı fiyatlar, onların kâr amaçlı çalıştıklarını açıkça ortaya koymaktadır.
 Kaldı ki, Vakıf Üniversiteleri araştırma kadrolarını da çok dar tutuyorlar… Örneğin asistan alıp yetiştirmek yerine, ağırlıklı  olarak hazır hocalara, ders başına ders ücreti ile ders verdiriyorlar.

Uygulamada görülmüştür ki, özellikle yükseköğrenim, hem kişinin kendisi için, hem de toplum için yapılan önemli bir yatırımdır.
Yükseköğrenim yapanın, hayat  boyu geliri artar. Ancak aynı zamanda  iş verimliliği de artar. Yarattığı katma değer daha yüksektir. Bu anlamda ülkenin kalkınmasına katkı yapar. Ayrıca, yükseköğrenimde okullaşma oranı yüksek ise, toplumun ortalama  kültür  düzeyi artar. Sosyal problemler azalır.

Daha önemlisi, üniversitelerin araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önemli katkıları olur. Bunun içindir ki, üniversite yalnızca eğitim değildir. Araştırma faaliyetleri daha önemlidir.  Ucuza geliyor hesabı ile Vakıf Üniversitelerinin ağırlıklı olarak dışarıdan ders başına para vererek hoca getirmeleri, araştırmayı tamamıyla kaldırmak demektir. 

Bir düşünce, parası olan istediği yerde okur… Yaklaşımıdır… Ne var ki Türkiye’de Vakıf Üniversitesine yılda 43 bin lira verecek aile sayısı 1000’den fazla değildir. Çalışan öğrenciler de, Devlet  Üniversitelerine giremeyince, Vakıf Üniversitelerine giriyor. Sonra işlerini kaybedince yılları boşa gitmiş oluyor… Bu gibi birçok öğrenciyle karşılaştığım için bu yazıyı yazdım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir