ENFLASYONDA ARTIŞ DEVAM EDECEK

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) İstanbul için açıkladığı mart enflasyonu yüzde 2.12, Türkiye İstatistik Kurumu’nun İstanbul için ilan ettiği mart ayı enflasyonu ise yüzde 1.06’dır. Tam tamına yüzde 100 fark var.

Yatırım yapan, kiraya veren veya kiracı, tasarruf yapan, tüketim yapan hangi enflasyon rakamına göre karar verecek? Aylık yüzde 1.5 faizle kredi alan birisi, İTO’ya göre kârlı çıkmış. Banka ise zararlı çıkmış… TÜİK’e göre ise tam tersi olmuş. İTO üyelerine hizmet eden bir kurumdur. Enflasyonda taraf değildir. Doğru hesap yapar. TÜİK ise sabıkalıdır.

Hürriyette bir haber… “Ekonomistler TÜFE’yi yüzde 0.7 beklerken, artış yüzde 1’e yaklaştı.” Bu yanılgıya düşen hangi ekonomisttir? Ben, yüzde 0.7 enflasyon tahmin yapan bir iktisatçıya rastlamadım. Bu tahmin yapanlar, finansçılardır… Onlar da isteseler de bir başka tahmin yapamazlar!

İKİ yıl öncesine kadar, TÜİK’in yanlış istatistik rakamları vereceğine inanmıyordu. Ne var ki son iki yılda TÜİK’in istatistikleri çarpıtması moda haline geldi. TÜİK, hükümete de, halka da kötülük ediyor. Gerçekleri çarpıtarak ekonomik tabloyu olduğundan iyi gösteriyor. Bunu 2007 büyüme oranlarında yaptı. 2007 üçüncü çeyrek GSYH’da büyüme oranını önce yüzde 1.5 açıkladı. Aradan 4 ay geçince bu defa yüzde 3.4 açıkladı. Enflasyonda TÜİK’in cep telefonu hesabını kimse unutmadı. TÜİK gerçekleri çarpıttıkça, Başbakan’ın keyfi geliyor… Ancak Türkiye’nin raitingi düşüyor. Türkiye’ye olan güven azalıyor. Önceki gün enflasyon açıklandığında, raiting kuruluşu Standart and Poors da Türkiye’nin kredi notunu düşürdü.

Öte yandan mart enflasyonu olarak, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) de aylık artış yüzde 0.97, Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) de ise aylık artış yüzde 3.17 oldu. Nisandan nisana bir yıllık enflasyon ise, TÜFE’de yüzde 9.15 ve ÜFE’de 10.50 oldu.

Üretim maliyetleri arttı

ÜFE’nin daha yüksek çıkması, maliyet enflasyonunu gösterir. Üretimde bu maliyet artışları, talep yapısı uygun olursa perakende fiyatlara, tüketiciye yansır.
Türkiye’de talep yapısı uygun olmasa da, oligopol piyasa olduğundan, daha yüksek çıkan ÜFE, önümüzdeki aylarda tüketici fiyatlarına yansıtılacaktır. Yansımaz ise ne olur? Bu maliyetler firma üzerinde kalır ve firmalar zarar eder.
Mart ayında kurların artması, üretici fiyatlarına hemen yansıdı. TOBB Başkanı sanayide yaratılan katma değerin yüzde 69 oranında işlenmiş ithal ara malı kullandığını açıklamıştı. Birkaç aydır kur arttığı için ithal ara malı fiyatları da arttı. Bu artış hemen üretim maliyetlerine yansıdı. Ayrıca kısmen de kur artışını fırsat bilenler ürettiği malın fiyatını da artırıyor.

Bu durum en fazla ithal aramalı kullanan imalat sanayinde ortaya çıktı. Mart ayı genel ÜFE artışı yüzde 3.17 olurken, imalat sanayinde fiyat artışı daha yüksek yüzde 3.99 oldu.

Öte yandan, 2004 yılının nisan ayında da yıllık enflasyon oranı yüzde 10 dolayında idi. 4 yıl içinde enflasyon oranı bir iki puan indi, çıktı ve fakat sonuç değişmedi. Demek ki ekonomi yönetimi enflasyonu bu düzeyde tutmak için, faizleri yüksek kuru düşük tuttu. Kur baskısı yaratarak enflasyon artışını önledi. Şimdi kur kıpırdayınca enflasyon da artıyor. Düşük kur politikasına karşı “dalgalı kur var” itirazları gerçekçi değil. Çünkü MB daha çok kur artınca müdahale ediyor. Ayrıca dalgalı kurun çalışmasına elverişli bir piyasa yapısı da zaten baştan beri mevcut değil.

Mutfak enflasyonu yüksek

NİSANDAN Nisana yıllık olarak TÜFE artış oranı yüzde 9.15 oldu. Düşük gelir gurupları bütçesi içinde daha ağırlıklı olan, gıda ve alkolsüz içeceklerde bu oran daha yüksek 13.40 ve konutta 14.71 oldu.

Fakirin mutfak dostu gıdalarında bir aylık artış yüzde 5 ile yüzde 10 arasında oldu. Örneğin mercimek fiyatları 9.47, kuru fasulye fiyatları ise yüzde 7.89, bulgur fiyatları yüzde 6.59, toz şekerin fiyatı 5.16 ekmeğin fiyatı 4.69 oranında arttı. ABD de enflasyondan korkuyor. Çünkü ABD Merkez Bankası FED faizleri yüzde 2.25’e düşürdü. Faiz düşünce tüketim artıyor. Enflasyon artıyor. Türkiye’de faizler de çok yüksek, buna rağmen enflasyonun yüzde 10 dolayında 4 yıldır devam etmesinin nedeni, IMF ve AKP’nin yapısal sorunların çözümüne yanaşmıyor olmalarından ileri geliyor.

Kronik enflasyondan kurtulmak için, ülkenin dışa bağımlı üretim yapısından kurtulması gerekiyor. İstihdam odaklı bir büyüme stratejisi geliştirmek gerekiyor. Kur politikasını değiştirmesi ve cari açığı önlemesi gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyi daraltması ve kamuda yolsuzluğu ortadan kaldırması lâzımdır.

TÜİK gerçekleri çarpıtıyor

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir