Ekonomik krizler, tanıma bağlı olarak değişir..
Örneğin Bu sene başında tekstil sektöründe bir kriz ( sektörel kriz ) yaşandı.. Tekstil sektöründe büyük firmalar işçi çıkardı.. Bazıları üretimi kıstı.. Bazıları da ihracatını durdurdu.
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerde , döviz kurları artmış.. Büyüme oranı eksi olmuştur..
Hükümet Ekonomide AB ve IMF ‘yi çıpa olarak görüyor.. Bunlardan AB ile ilişkilerdeki olumsuz gelişmeler piyasaları fazla etkilemedi.. Öte yandan IMF ile son gözden geçirme de sonuca bağlanmadı.. Ayrıca 2007 bütçesi, seçim bütçesidir.. IMF ‘eğer bu bütçeye evet derse , IMF’nin de gerçek yüzü ortaya çıkacaktır.. Evet demese, ikinci çıpada taramaya başlayacaktır.
Aslında bir risk olmazsa , kimsenin aklına kriz olur mu ? sorusu gelmez.. Bu sorunun çok sık sorulması ortada bir problem olduğunu gösteriyor..
Bu riskler şunlardır:
a. Devalüasyon riski : Dalgalı kur rejiminde devalüasyonu , piyasa yapar.. Bu da beklentilere, sıcak para çıkışına ve siyasi sorunlara ve dış şoklara bağlı olarak ortaya çıkar.
2002 yılında 1.60 YTL dolayında olan dolar kuru , bugün 1.45 dolara geriledi.. Doların dış değer kaybını ve enflasyonu da katarsak, bugün kurların düşük kaldığı YTL’nin yüzde 30 dolayında değer kazandığı açıktır.
YTL ‘nin daha fazla değer kazanmasının bu günkü cari açığı artıracağını ve bunun sürdürülemez olduğunu düşünenler dövizlerini bozdurmuyor.. Bu durum aşağıdaki tabloda net olarak görülüyor.
DÖVİZ MEVDUAT HESABI(MİLYAR DOLAR) |
|
2005 2006 |
(18 kasım) (17 kasım ) |
YURTİÇİ DÖVİZ |
TEVDİAT HESABI 58.5 72.1 |
|
YURTDIŞI DÖVİZ |
TEVDİAT HESABI 3.0 3.1 |
|
KREDİ MEKTUPLU DÖVİZ |
TEVDİAT HESABI 15.5 15.6 |
|
TOPLAM 76.9 90.8 |
Dolar cinsinden hesaplanan Yurt içi döviz mevduat hesapları Kasım ayı ortasında geçen sene 76.9 milyar dolar iken bu sene 90.8 milyar dolara çıktı.. Bu tasarruf sahibinin kur artacak beklentisi ile dövizini bozdurmadığını ve hatta yeni döviz aldığını gösteriyor.
b. Finans sektöründe spekülatif şişme ve sıcak para ..
Dünyada sermaye hareketlerindeki aşırı hızlanma devam ediyor.. Finans sektörü reel sektörden daha hızlı büyüdü.. Türkiye de reel sektörle finans sektörü arasında olması gereken denge bozuldu. Bu nedenle , sermaye piyasası da aşırı kırılgan oldu..
c. Kısa vadeli dış borçlar :
2002 yılında 14 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç yaklaşık 45 milyar dolara yükseldi. Bankalar, döviz pozisyon açıklarının bir kısmını , hazinenin verdiği döviz yazılı veya dövize endeksli kağıtlarla kapatıyorlar.. Kur artışı halinde, bankaların kısa vadeli borçlarıyla hazineden alacakları arasındaki gecikme risk yaratmaktadır.
Yine kur artışı reel sektörün kısa vadeli dış borcu içinde risk yaratacaktır.
d. Sıcak para :
Sıcak para 2006 yılı sonunda sıcak para 60 milyar doları geçti.. Sıcak para spekülatif kar transfer ediyor.. Ayrıca bir ülkede çok fazla kalmıyor. Spekülatif karların azalma riski yanında iç ve dış olaylardan çabuk etkilenir. Bir ülkede kaldıkça , strese girer.. Ve hızlı çıkar. Çıkınca da kriz yaratır.
e. Düşük kur riski :
Düşük kur nedeniyle ithalatımız ihracattan daha hızlı artıyor. Aramalı ve hammadde ithalatındaki artış(yüzde 20 ) , büyüme oranından daha fazla olduğu için , ithalata dayalı bir büyüme ortaya çıkıyor.. İçeride aramalı ve hammadde üreten firmalar kapanıyor. Kur artışı halinde , iç üretim gecikmeli devreye gireceğinden, ayrıca durgunluk riski olacaktır.
f)Cari açık riski :
2006 Ekim ayında dış ticaret açığı 52 milyar dolar oldu. Cari açığın da bu sene 34 milyar dolar olması bekleniyor.. Cari açık risk demektir ve sürdürülemez.. Çünkü :
· Finansmanı doğrudan yabancı yatırım sermayesi ile yapılmıyor.. Sıcak para ve dış borçla yapılıyor.
· Cari açık devam ettiği sürece, Türkiye ‘ye sıfırdan yatırım yapacak , doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor.
Sonuç olarak , bu kadar risk zaten istikrarsızlık denmektir.. Kaldı ki , işsizlik , yoksulluk , kapkaç ve hırsızlığını bu kadar artması ve reel sektörde iflaslar , kriz birikiminin arttığını göstermektedir.