18 Haziran 2021 Cuma günü dolar kuru 8,68 idi. 2003 temel yılı Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksine göre ; TL’ nin bir dolar ve bir Euro’dan döviz sepetine göre değeri yüzde 40 daha düşük demektir. TL değeri yine de erimeye devam ediyor.
TL’nin değer kaybetmesinde , Doların dünyadaki diğer paralar karşısında değer kaybetmesi veya değer kazanması ve FED faiz kararlarının etkisi sınırlıdır.
FED faizleri sabit tuttu. 1 haziranda dolar endeksi 89,83 idi. 18 haziranda yüzde 2,13 oranında artarak 91,907’ye yükseldi. Buna karşılık aynı sürede TL ‘ yüzde 1,74 oranında değer kaybetti. Yüzde 1 enflasyon farkını da eklersek TL’nin dolara karşı yüzde 3 dolayında değer kaybetmesi gerekirdi. Bazen de tersi oluyor ? Dolar gelişmiş ülke paraları karşısında değer kaybederken ,TL ‘de dolara karşı değer kaybediyor.
Demek ki TL değerini etkileyen diğer faktörler daha önemlidir.
Bunların başında , Güven sorunu geliyor. MB ‘nın güven zaafiyeti var. Zira 15 yıldır Enflasyon hedeflemesini tutturamadı. Merkez bankasına siyasi müdahale güvensizlikte dip yaptırdı.
Türkiye tahvillerinin iflas sigorta risk pirimi (CDS) 400 baz puan dolayındadır. Bu oran Arjantin ve Venezuela gibi , siyasi ve ekonomik sorun yaşayan ülkeler dışında en büyük risk oranıdır. Bu nedenledir ki Türkiye yüzde 7 gibi ancak yüksek faizle borç alabiliyor.
Dünyada bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için İMF 2021 ortalama enflasyon tahmini yüzde 4,9’dur. Türkiye İçin ise yüzde 13,6’dır. Fiyat İstikrarı sorununda Türkiye Dünyadan negatif yönde ayrıştı.
Türkiye’nin cari açığı devam ediyor. Üretimde ithal girdi oranı yüksektir. Turizm gelirleri düştü. Ayrıca bir yıl içinde çevrilmesi gereken 220 milyar dolar dış borç var. Bütün bunlar Döviz ihtiyacını artırıyor. Kurları zorluyor.
Ekonomik sorunlar yanında hukuki ve demokratik sorunlar daha fazla istikrarı bozuyor. Bu sorunları en ağır biçimde yaşıyoruz.
Bu şartlarda yapılması gerekenler;
1. Merkez Bankası reel faiz vermeye devam etmelidir. Yüzde 19 MB gösterge faizi , yüzde 16,59 Mayıs ayı TÜFE oranına göre , reel faiz yüzde 2,07 dir. Bu oran Türkiye’nin 400 baz puan( 4 yüzdelik puan ) olan riskini bile karşılamıyor. Faizleri düşürmek veya enflasyon düşmeden düşüreceğim demek , kurların artmasına neden oluyor. Mamafih hiç yeri değilken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaz ortasında MB faizlerini düşüreceğiz demesi , dolar kurunun 8,80 e çıkmasına neden olmuştu. Bu güne kadar yaşadıklarımızdan dolayı Cumhurbaşkanının neden böyle söylediğinin iktisat mantığı içerisinde anlaşılır yanı yoktur.
2. Yabancı sermayeye güven vermek için , MB bağımsızlığı olmalıdır. Ancak yine sayın Cumhurbaşkanını MB bağımsızlığını kaldırmasının da iktisadi rasyonalite açısından izahı yoktur.
3. Kısa ve orta vadede , dalgalı kur ve kambiyo rejiminde revizyon yapmak gerekir. Bu konuda AKP iktidarı tersine direniyor. Bu politikalar eğer bu güne kadar fayda getirmedi ve bu günkü çöküşe neden oldu iseler , AKP iktidarı aynı politikalarda neden direniyor ?
4. Devlette verimliliği artırmak ve bürokrasiyi azaltmak lazım . Ama devlet parti devleti yapıldı ve kurumsal yapıdan uzaklaştırıldı. Liyakata dayalı devlet gitti , yerine partizan kadrolu devlet geldi. Kurumsal devlete dönmek beş yılımızı alır.
5. Ekonomide kırılganlığın temel nedeni güven sorunu ; siyasi iktidarın , hukuk ve demokrasiye getirdiği kısıtlarlardan dolayı ortaya çıktı. Bu kısıtlar bu günkü Türkiye ye özgü getirilen başkanlık düzeni içinde yapılamaz. Sistemi kökten değiştirmek gerekir.
Bunları bu günkü iktidar yapamıyorsa veya yapmıyorsa , TL’ nin yüzü gülmez ve dövizde manipülasyonun yolu açık kalır.
Eğer ortam hazırsa , manipülasyon yapan çok olur. Kimler sorusuna gelince , cevap net değil ; bunlar Sistemi yönetenler mi ? Yabancı sermaye mi ? Yerli sermaye mi ? yoksa hepsi birden ortaklar mı ?
Not: 18 Haziran Cuma günkü yazımı , c1 =2/4 , C2 = ¼ ve C3/ 0/4 olacak şekilde düzeltir, özür dilerim.