“Basın dördüncü kuvvet” sözü de basın ve yayın organlarının gücünü ifade etmek için kullanılan bir sözdür…
Demokrasiler kuvvetler ayrılığı prensibine göre yönetilir… Yasama, yürütme ve yargı gücünden sonra basın gücünün gelmesi, bu gücün hem önemini hem de aynı zamanda sorumluluk ve görevlerini ifade etmektedir…
Toplumda gücü olanın sorunluluğu da vardır… O halde basının yalnızca gücü ile övünmesi yerinde değildir… Aynı zamanda sorumluluğuna da dikkat etmelidir… Aksi halde toplumsal tepki birikimi olur… Zaman içinde pili biter.
Bizdeki medya, özellikle yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında yararlı hizmetler veriyor.. Toplumun demokratikleşme sürecine önderlik ediyor.. Buna karşılık birçok haber ve yorumda çok yanlı davranıyor..
Basının öncelikli sorumluluğu , tarafsız ve doğru haber vermektir.. Uygulamada bu tarafsızlığı göremiyoruz… Bakıyorsunuz Aynı haberi iki rakip gazete farklı veriyor..
Doğru haber için ise araştırma yapmak , zaman ayırmak gerekir.. En büyük gazeteler , bir sivil polisi Yasin hayal diye veren gazeteler için doğru haberden bahsetmek imkan yoktur.
Öte yandan yine basın kültür hizmeti yaptığı için, aynı zamanda bir “yarı kamusal mal”dır. Başka bir ifade ile basın, gömlek yapan veya ayakkabı yapan bir işletmeden farklıdır… Basın içeriği ve politikası ile topluma faydada sağlayabilir… Tersine zarar da yaratabilir…
Yukarıdaki gerekçelerle medya patronları ve medya mensupları medyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanırsa, bu gücü istismar etmiş olurlar… Topluma zarar vermiş olurlar…
Uzanlar‘ın kendi medya guruplarını bu şekilde kullanmalarının yanlış sonuçlarını şimdi daha iyi anlıyoruz…
Bugünde eğer bir gazete veya bir televizyon, kendi işletmelerine , kendi işine diğer işletmelerden daha fazla yer veriyorsa, sık sık kendi resimlerini yayınlıyorsa, yanlış demektir… Diğer işletmeler için’’ haksız rekabet’’ yaratıyor demektir.
Bazı gazetecilerin ve köşe yazarlarının röportajlarında ve yazılarında CHP aleyhine sayfalar tüketmesini hep yadırgarım… Yalnızca CHP içindeki muhalefete yer vermelerini hep garip bulurum… Basın mensubunun tarafsızlığı konusuna ben ve herkes şüpheyle bakmıştır.
Bu gibi nedenlerle bizim medya seçmenin siyasi tercihlerini etkilemekten uzaktır.. Halk ve seçmen siyasette hep medyanın tersini yapmıştır. 2002 seçimlerinden önce Tayip Erdoğan’ın aleyhine yazmamış olsaydı , AKP bu kadar oy olmazdı. Yani hep halk medyanın tersini yapıyor.
Özet olarak Kim tarafından yapılırsa yapılsın, Bir gazetenin toplumu kendi çıkarı, hırsı ve geleceği için kullanması yani istismarı er-geç anlaşılır… Önce gazetenin tirajı azalır… Sonra o gazete tarihe karışır…