SİYASETE DE SPEKÜLATİF PİYASA MI HAKİM?

 Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK ) , tasarruf araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı.  

2013 Mart ayında ve 2014 Mart ayında bir yıllık mevduat brüt reel faizleri, yani enflasyondan arındırılmış faizler, eksi değerde oldu. Sırasıyla yüzde –0.57 ve yüzde – 2.55 oldu. Birde mevduattan stopaj yoluyla ve vadesine göre alınan yüzde 10 ile yüzde 16 arasında alınan vergi gelirlerini düşersek mevduat sahibinin eline geçen reel faiz daha da düşük olur.    

 Öte yandan 2014 Mart ayında devlet tahvili reel faizleri, yine yüzde  – 2.03 oldu. (aşağıdaki tablo )


 Eksi faiz, tasarruf sahibinin cebinden çıkar. Söz gelimi 2013 Mart ayında bankaya 100 lira yatıran birinin parası, bir yıl sonra, 2014 yılı mart ayında vergi öncesi brüt yüzde -2.55 erimiştir. Vergi sonrası ise parası yüzde- 2.81 azalmıştır. Yani satın alma gücü düşmüştür. 100 lirasının satın alma gücü bir yıl sonra 97.20 liraya düşmüştür. Satın alma gücü olarak Parasının 2.55 lirası bankaya geçmiş… 0.26 lirası da vergiye gitmiştir.  

Bankanın eksi faiz vermesi demek, tasarruf sahibinden bankaya kaynak aktarmak demektir. Yani parasını bankaya yatıran, ayrıca üstüne faiz vermiştir. Olan vatandaşa ve tasarruf sahibine olmuştur.

 

Devlet iç borçlanma senetleri alanlar da yine eksi faiz almış, yani bu tasarruf sahiplerinden devlete gizli olarak kaynak transferi yapılmıştır. 

 

Özet olarak eksi faiz tasarruf sahibinin cebinden çaktırmadan para çekmektir. Bankalar ve devlet iş birliği içinde tasarruf sahibinin cebine haksız yere ve gizlice el uzatmıştır. 

 

Hal böyle iken, Başbakan hala neden enflasyonu düşürün demiyor da faizleri düşürün diyor?

Eksi faizin olumsuz ekonomik etkileri gecikmeli olarak ortaya çıkar. Söz gelimi eksi faiz özel tasarrufların düşmesine neden olur. Para tutmak el yakar. Ancak tasarrufların düşmesi, hemen anlaşılmaz. Yatırım – Tasarruf farkı dış kaynakla sağlanır. Dış borçların artması bu günkü iktidarı zorlamaz, gelecekteki iktidarları zorlar. Alınan bu dış borçların geri ödenmesi sırasında kaynak çıkışı olur. Fakirleşme olur.  

Mamafih, Türkiye de ortalama tasarruf oranı, Yani tasarrufların milli gelire oranı, 12 yıl önce yüzde 20’ler seviyesinde iken bu gün yüzde 12,6’ya gerilemiştir. 2002 yılında 129 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borç stoku, 380 milyar dolara çıkmıştır.  

Buna karşılık eksi faiz tüketimin artmasına ve ekonomide canlanmaya neden olur. 2013 yılında gerçekleşen yüzde 4 büyüme oranında toplam talebin katkısı 3,1 puandır. Yatırımın katkısı ise yok denecek kadar az, yüzde 0,1 ‘dir.

2001 krizinden sonra IMF politikaları ile Türkiye de Reel piyasalar ve spekülatif piyasalar şeklinde piyasalar ikiye ayrıldı. Spekülatif piyasa, kurların düşmesini ve borsanın artmasını hedef alıyor.

Seçim sonrası, spekülatörler borsaya talep yaratacak 1,5 milyar dolar gönderdiler. Ayrıca Başbakan faizlerin düşmesini istedi, çünkü eksi faiz aynı zamanda tasarrufları borsaya gitmesini hızlandırır. . Borsa arttıktan sonra bu spekülatörler satıp çıkacak. Ancak kur artarsa bunların alacağı dövizlerin maliyeti de artar ve karları düşer. Bunun için kurların da düşük kalması gerekir.  

Yani spekülatif piyasa ve ekonomi yönetimi uyum içinde çalışıyor. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir