SPEKÜLATİF YATIRIMIN SONU YOKTUR

IMKB 100 Endeksi, 2 Ocak 2008 tarihinde 55.538 idi. 17 Ekim 2008 tarihinde 25.870’e düştü. Yılbaşından bugüne kadar yüzde 53 değer kaybetti.

Bu kayıpla, İMKB’nin içinde yer aldığı sermaye piyasasının, dünyanın en kırılgan piyasa olduğu da anlaşıldı.

Borsada yapılan işlemlerin payı olarak bakılırsa, bir ara yabancıların payı yüzde 72’ye çıkmıştı. Bunun anlamı aynı zamanda borsaya büyük tasarrufların, spekülatif paranın, hedge fonların hakim olduğu anlamına geliyordu.

Yabancının payının yüksek olması, borsa için bir sigorta olarak görülüyordu. Biz de yabancıların çıkışı zor olur, diyorduk. Çünkü endeks düşünce insanın aklına, kime satacak? sorusu geliyordu.

Ancak zor oyunu bozuyor. Küresel ekonomik kriz nedeniyle yabancı fonların paniklemesi ve önceden kazandıklarıyla yetinmeleri gibi hesaplardan yabancı fonların çıkışı hızlandı.

Borsaya spekülasyon hakim olduğu sürece, borsa tasarrufların yatırıma yönelmesi şeklindeki gerçek işlevini yapamaz. Bu tüm dünyada böyledir.

Spekülatif alan

Borsanın spekülatif alan, kumar masası olması, daima küçük tasarruf sahibinin kaybına neden olmuştur. Kumar masasında masa kazanır. Borsada aracılar kazanır. Çünkü aracılar alınca da, satınca da, kâr olsa da, olmasa da komisyonunu alıyor.

Borsayı kumar masası olmaktan çıkarmak için, alım satıma sınır getirmek gerekir. Bir günde aynı kâğıdın beş defa alınıp satılması spekülasyonu artırıyor. Bu konuda alınan kağıdın, örneğin bir hafta süre ile satılmasını önlemek bir çözüm olabilir.

Serbest piyasa diye çığlık atanlar olabilir. Ancak serbest piyasanın temsilcisi ABD ve AB’nin banka kurtarmasından sonra, serbest piyasayı da yeniden tarif etmek gerekiyor.

AKP dövizle oynuyor

Dövize gelince… Küreselleşme yatırım kavramını değiştirdi. Herkes yatırım denilince döviz veya borsayı anlıyor. AKP Hükümeti dövizle özellikle oynayarak, kurların düşük kalmasına neden oldu.

Merkez Bankası, kur artışlarında döviz alımlarını durdurdu. Sıcak para ve özel sektörün dövizle borçlanması, kurlar üstünde baskı yaptı. Kur artışını önlemek için faizler yüksek tutuldu. Dışarıda yüzde 1-2 seviyesinde olan reel faiz oranı bizde yüzde 9’un altına düşmedi. Düşük kur, sanal bir refah getirdi. İthalatın ucuza gelmesi nedeniyle, tüketim malı ithalatı arttı. Sanayi ve ihracatta ithal aramalının payı yüzde 70’e çıktı. Borç aldığımız dövizlerle, yabancının malını satın aldık.

İş o noktaya geldi ki, iktisat politikalarına, yüksek faiz-düşük kur hakim oldu. İpler ekonomi yönetiminin elinden çıktı.

AKP iktidarında kurların düşük, yani YTL’nin aşırı değer kazandığı aleni ve herkesin hesap edebileceği bir olgudur. Örneğin baz yılını 2002 alırsak MB reel kur endeksine göre, YTL yüzde 45 dolayında değerlidir.

2002 yılı baz yılı alınabilir. Çünkü 2001 devalüasyonundan sonra kurla dengeye gelmişti.

Biz hep, eğer kur düşük devam ederse, ekonomik dengeler bozulur, cari açık artar, diye konuştuk. Zira eğer büyüme oranı düşmüş ve cari açık artıyorsa, bunun tek nedeni düşük kurdur. Petrol fiyatlarının artması da cari açığı etkiler. Ancak eğer kur dengede olsaydı, ihracatımızla bunu telâfi edebilirdik.
Bugün doların denge kuru, 1.70 ile 1.80 arasındadır. Eğer dolar bu seviyeye çıkmaz ise, sorunlar devam eder. Bizim bu söylediğimiz kimseye dolar alın anlamında değildir. Geçmişte söylemlerimizi yanlış değerlendirenler olabileceğini düşünerek, yukarıdaki düşüncemi söyledim.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir