2001 yılında, dalgalı kur sistemini getiren IMF idi. Küreselleşmenin mimarlarından birisi, IMF’dir. Küreselleşme sürecinde sermaye hareketleri aşırı serbest bırakıldı. En fazla yararlanan ise kısa vadeli spekülatif sermaye, sıcak para oldu.
Ne var ki, sıcak para bizim gibi ülkelerde, kur baskısı yarattı. Birçok ülke cari açık verdi. En yüksek dış açıkları da biz verdik.
Şimdi IMF sıcak paranın kontrol edilmesini istiyor. Sıcak para ve spekülatif sermaye, bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri “yükselen piyasalar” olarak tarif etmektedir. Bu tarifin altında zımni olarak “Yolunacak kazlar” benzetmesi vardır.
Yükselen piyasalarda ortaya çıkan yüksek faiz, spekülatif kârlar, sıcak paranın iştahını kabartmıştır. Bir yandan da küreselleşme ile serbest hareket eden sıcak para, çok hızlı hareket etmeye başlamıştır.
Aslında IMF sıcak paranın kontrol edilmesi gerekir demesinden önce de sıcak paranın getirdiği sorunları önlemek için bir çok ülke uygun kur politikası uygulamaya başlamış veya pratik kararlar almıştır.. Bu yollarla sıcak para hareketlerine sınır getirmiştir.
Bu konuda en korunmasız ülke Türkiye olmuştur. Dalgalı kur sistemi Türkiye’yi sıcak paranın cirit attığı ülke konumuna sokmuştur. Getirdiği yalancı cennete karşılık, uzun süre altından kalkamayacağımız maliyetler yaratmıştır. Bunlardan bazıları.
1) İktisat politikalarını etkisiz kılmıştır. Sıcak para, spekülatif kâr peşindedir.. Buna rağmen yalnızca kârlılığa bakmaz. İçerideki siyasi olaylar, dış ekonomik olaylar, ABD ve AB’nin faiz kararları gibi dış kararların etkisi altında çok hızlı geri çıkabiliyor. Bu şartlarda uygulanmakta olan politikalar da etkisiz kalıyor.
2) Dalgalı kur sistemi çalışmıyor. Dalgalı kur sisteminde temel yaklaşım, kurların döviz arz ve talebine göre oluşmasıdır. Oysaki sıcak paranın çıktığı dönemlerde döviz talebi çok hızlı artıyor. Kurlar yükseliyor. Yani kurları sıcak para belirliyor. Dalgalı kur sistemi çalışmıyor.
3) Ekonomide kırılganlık ve risk artıyor. Sıcak paranın aşırı hareketli olması, ekonomide kırılganlığı artırıyor.Kırılganlık ülke riskinin artması demektir.. Risk artınca Türkiye’nin aldığı dış borçların faizi de artıyor. Ayrıca sıcak para çıkışını önlemek için Merkez Bankası faizlerini artırıyor. Faizlerin artması, kamunun borç yükünü artırıyor. Yatırımların gerilemesine neden oluyor.
4) Sıcak para yatırımları engelliyor. İki yolla yatırımlar engelleniyor. Birincisi, sıcak paranın olduğu ülkeye, doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesi, özelleştirmeden şirket satın alan veya Banka satın alan sermayedir.
İkincisi sıcak para çıkışını önlemek için faizler artınca, yüksek faiz yatırımlarını engelliyor.
Türkiye’de toplam ithalat içinde yatırım malı ithalatının payı yüzde 13, yüzde 15 arasında değişiyor.
5) Merkez Bankası yüksek döviz tutmak zorunda kalıyor. Sıcak paranın ani çıkışıyla meydana gelebilecek paniği önlemek için Merkez Bankası daha yüksek döviz stoğu bulunduruyor. Bu stok için faiz ödüyor. Faiz maliyeti toplumun katlandığı ilave bir maliyettir.
6) Sıcak para eninde sonunda dış borca dönüşüyor. Sıcak para bir ülkede uzun süre kalmıyor. Girişte cari açık kapanıyor. Ancak girişte bu dövizler ya Merkez Bankası döviz pozisyon fazlası ile veya dış borçla ödeniyor. Dış borç stoku artıyor.
Sıcak paraya karşı önlem almayan ve soyulmaya devam tek ülke biz kaldık.