SAĞLIĞIMIZLA OYNANIYOR

Meclis gündeminde “Kamu Hastane Birlikleri Kanun Tasarısı” isimli bir tasarı var. Hastaneler tek tek veya birden fazlası bir araya getirilip Kamu Hastane Birlikleri İşletmesi şekline getiriliyor.

Bu hastane birlikleri, Yönetim Kurulları tarafından idare ediliyor. Yönetim Kurulu için İl Genel Meclisi iki, Vali bir, Sağlık Bakanlığı üç, Ticaret ve Sanayi Odası bir üye belirliyor.


Tasarı tuzaklarla dolu bir tasarıdır:

Tasarının 6. maddesinin “d” bendinde Birliğin Yönetim Kurulunun görevleri arasında, “ihtiyaç duyulmayan taşınmazlar üzerindeki yapılı tesisleriyle birlikte satmak, kiraya vermek, sınırlı ayni hak vermek, sınırlı ayni hak tesis etmek, devir ve takas işlemlerini yürütmek” şeklinde bir hüküm yer alıyor.

Bu tasarı ile hastanelerin parça parça gerekçeleri hazırlanarak satılmasının hedef alındığı açıktır. Yalnızca gayrimenkulleri değil, makinası ile alet ve edevatı ile tüm sağlık yatırımı satılıyor.

Bakanlık, İl Genel Meclisi ve hatta Vali’nin atadığı bir Yönetim Kurulunun siyasi etki altında kalması kaçınılmaz olacaktır. Bu Yönetim Kurulunun kararı ile satılan varlıklar elbetteki dolaylı yoldan bir özelleştirmedir.

Bu günkü siyasi iktidarın, bu varlıkları kimlere satacağını herkes tahmin eder. Mesele özelleştirmeden de beter… Kamu alt yapı yatırımının keyfi satışına dönmektedir.

Öte yandan hastanelere, idari ve mali özerklik verilerek, Hastane Birlikleri şeklinde yönetilmesi, genel sağlık sigortasına uymayan bir yönetim şeklidir.

Genel Sağlık Sigortasında prensip, sağlık hizmetlerinin tek merkezden planlanması ve bu yolla hem hizmette etkinlik, hem de kaynak kullanımında etkinlik sağlanmasıdır.

Genel Sağlık Sigortasında tüm toplumun, geliri olsun olmasın, sağlık hizmetinden yararlanması gerekir. Geliri olanın prim vermesi, geliri olmayanın ise priminin devlet tarafından karşılanması gerekir.

Bu nedenle, sağlıkta bağımsız yönetim ile sağlık sigortası uyumlu sistemler değildir.

Sağlık hizmeti yarı kurumsal bir hizmettir. Bu hizmetin farklı yönetimler ve farklı anlayışlar tarafından yönetilmesi halinde, toplam faydayı maksimize etmek imkanı olmaz.

Kaldı ki hizmetin yarı kurumsal bir hizmet olması nedeniyle merkezi devlet ile yerinde yönetimler arasında her zaman yetki ve sorumluluk çatışması ortaya çıkar.

Sağlık sisteminde personelin daha etkin ve verimli kullanılması için merkezi otomasyonla görevlendirilmesi gerekir. Bağımsız hastaneler personel kullanımında daha kolay etki altında kalacaktır. Özellikle sözleşmeli personel alımında, siyasi etkiler kişisel tercihler ön plana çıkacaktır.

Bu hastane birliklerinde, sözleşmeli personel dışındakiler yine 657 sayılı devlet personel kanununa tabi çalışanlar olacaktır. Maaşlarını yine bakanlıktan alacaklardır. Yatırımları da devlet yapacaktır. Ancak hastane birlikleri hastane gelirlerini istedikleri gibi değerlendirecektir. İstedikleri bankaya verecekler, istedikleri tahvili alacaklar. borsada oynayacaklar.

Bu durum hem birtakım istismarlara neden olacak, hem de devlete daha pahalıya mal olacaktır.

AKP sık sık bu gibi tuzak yasa tekliflerini getirmektedir. Anlaşılan odur ki, gittiği zaman da devlet imkanlarını kendini destekleyenler yoluyla kontrol altında tutmak istiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir