ÖZELLEŞTİRME VE TOPLUMSAL REFAH

Anayasanın 46. maddesi kamulaştırmayı, 47. maddesi devletleştirmeyi düzenliyor. 46. maddenin konusu olan özel mülkiyette bulunan taşınmazların kamulaştırılması ve 47. maddenin konusu olan kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüslerin devletleştirilmesi, 1982 Anayasası’nda baştan beri vardı. Buna karşılık özelleştirme maddesi yoktu. Özelleştirme ile yap-işlet devret modeli 1999 yılında eklendi.

 

 

Bugün kamulaştırma devam ediyor. Özelleştirme ise amacını geçmiş olarak devam ediyor. Devletleştirme ise unutuldu.

Gerçekte ise, değişen toplumsal ihtiyaçlara göre, toplumsal faydayı en yükseğe çıkarmak için, bazı işletmeler devletleştirilebilir. Eğer bir işletme Devletin elinde topluma daha fazla fayda sağlıyorsa, yani özel faydası yanında toplumsal faydası daha ağır basıyorsa, o zaman kâra- zarara bakılmadan devletleştirilir. Bu tür bir devletleştirmenin, küresel sürece bir zararı yok ve fakat topluma yararı vardır. 

İlgili yasaların gerekçelerinde ve teorik olarak devletleştirmenin gerekçeleri şöyledir:

* Piyasalarda tek satıcı (tekel) veya az sayıda satıcının (oligopol) bulunması tüketici refahını olumsuz etkiler.

* Eğitim, sağlık gibi dış fayda sağlayan hizmetlere piyasalar, yalnızca bunların yarattığı özel faydası kadar kaynak ayırır. Sosyal faydayı dikkate almazlar. Bunun için, üretimleri piyasaya bırakılırsa piyasa bunları yeterli miktarda üretemez.

* Üretim sırasında insanlar üzerinde olumsuz ve tehlikeli etkileri ve yaratılan çevre kirliliği piyasalar tarafından önlenemez. Devlet bu tür sosyal maliyetleri de dikkate alır. 

Piyasaların çözümleyemediği bu tür durumlara  “piyasa yetersizlikleri” denir. Piyasaların yetersiz olduğu durumda, devlet doğrudan devletleştirme yapıp üretimi kendisi yaparak müdahale eder ya da gözetimi altında üretimi özel firmalara yaptırır.

Öte yandan son yıllarda yapılan özelleştirmeler de evrensel özelleştirme  gerekçelerini aştı. Söz gelimi köprü ve otoyolların 25 yıllık gelirini kırdırma bir özelleştirme değil, bir gelir kırdırma ve bir nevi  borçlanmadır. Özelleştirme için tartışılan ve kabul gören gerekçeler ise şöyledir:

* Devlet, piyasanın daha pratik çözümlerle ve daha etkin ürettiği özel mal ve hizmetleri yaparsa asli görevleri olan parlamento, diplomasi, adalet, iç ve dış güvenlik türünden tam kamusal hizmetler ile eğitim, sağlık gibi yarı kamusal hizmetleri aksatabilir.

* Devlet, özel mal üretiminde, tüketici tercihlerini özel sektör kadar iyi belirleyemez.

* Bürokratların devletin amaçlarıyla çelişen şahsi çıkarları, devlet tarafından yönetilen işletmelerde zararların ortaya çıkmasına neden olur. Tüketici taleplerinin dikkate alınmayarak bürokrat kararlarına göre ürün çeşitlemesi yapılması nedeniyle tüketici tatmini düşük kalır.

* Piyasa ekonomisinde özel malların devlet tarafından yapılması, piyasada rekabetin bozulmasına, ortaya haksız rekabet çıkmasına neden olabilir.  

İşte piyasanın yetersizliklerinde devlet nasıl müdahale ederse, devletin yetersizliklerinde de o alandaki mal ve hizmet üretimini özel sektöre bırakmak, vatandaşın refahı için yapması gereken müdahalelerden birisidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir