Merkez Bankası beklenti anketine göre Ocak ayı enflasyon beklentisi 1.21 idi. Ancak TÜFE oranı beklenenden çok yüksek yüzde 1.82 çıktı.
Ocaktan Ocağa yıllık enflasyonda beklenenden yüksek 9.58 oldu. Ocak ayında en fazla gıda ve alkolsüz içecek fiyatları arttı Aylık bazda yüzde 4.8 oldu.
Yıllık bazda da Mutfak enflasyonu dediğimiz, fakir fukaranın enflasyonu daha yüksek, yüzde 11.69 oldu.
1)Enflasyon istikrarsızlık demektir. Uzun vadeli yatırımların önünde bir engeldir. Maalesef, 2004 yılından beri, enflasyon yüzde 10’unun altında ve üstünde çıkıyor. Bu düzeyde kronikleşmiş enflasyon, tasarruf- tüketim dengesini, tasarruf –yatırım dengesini ve Piyasa düzenini bozuyor ve kırılganlığı artırıyor.
2)Üretici fiyatları endeksi, maliyet artışlarını gösteriyor. Kur artışları, kurak mevsimlerde kıtlıklar, ücret artışları, ÜFE oranına barometre gibi yansıyor. Bunun içindir ki maliyet hesabı yapmak zorlaşıyor. Söz gelimi 2012 yılında yıllık ÜFE oranı yüzde 11.3 oldu. Ertesi yıl 2013 yılında yine yıllık ÜFE oranı 1.88’e geriledi. 2014 ‘te tekrar 10.72’ye yükseldi.
Aslında, rekabet şartları çalışıyorsa, maliyetlerin bir defa artması, fiyatların sürekli artması demek değildir. Söz gelimi Kur artışı maliyet artışı yaratır. Bu artışta bir defa olarak perakende fiyatlara yansır. Bu seviyede fiyatlar genel düzeyi sabit kalır. Eğer sürekli fiyat artışı oluyorsa, piyasada eksik rekabet şartları, oligopol yapı var demektir.
3)Hükümet ve Merkez Bankası, her zaman bir bahane yaratıyor. Enflasyon suçlusu olarak, bir zamanlar petrol fiyatları vardı, şimdi gıda fiyatları ve kur artışı var.
Gerçekte ise bu bahanelerin yer almadığı çekirdek enflasyon genel olarak daha yüksek çıkıyor. Çekirdek enflasyonun daha yüksek çıkması, enflasyonun yapısal özellik kazandığını gösteriyor. Yapısal enflasyon para politikası ile çözülmez.
Zaten on iki yıldır Enflasyonun yüzde 10 dolayında seyretmesi, kronikleşmiş olduğunu gösteriyor. Ne Hükümet, nede MB ve hatta enflasyonu tartışanlar, ekonomide kronikleşmiş yapısal sorunları tartışmıyor. Aslında enflasyonu çözmek istiyorsak, önce yapısal sorunları çözmeliyiz.
4)MB 2006 yılından beri enflasyon hedeflemesini tutturamadı. Merkez bankasının enflasyon hedeflemesi yapması şart değildi. Enflasyon hedefini hiçbir zaman tutturamamış olması, MB olan güvenin azalmasına neden oldu.
Yalnızca Merkez Bankasının bağımsızlığı değil, Devletin düzenleyici ve kontrol edici yapısı da bozuldu. Bunun için devleti yeniden yapılandırmak gerekir.
Söz gelimi, Özelleştirmede Kamu yararı, ekonomik etkinlik, sosyal fayda ve sosyal maliyet gibi kriterler dikkate alınmıyor. Özelleştirme Yalnızca bütçeye para sağlamak için yapılıyor.
Özelleştirmenin temel gerekçesi, ekonomide kaynakları daha etkin kullanmak, verimliliği artırmak ve halkın refahını yükseltmek olmalıdır. Özelleştirmeden sonra kamu yararı olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer özelleşen KİT’ler şimdi daha çok üretim yapıyorsa, halk daha ucuza ve daha kaliteli mal alıyorsa ve bu kuruluşlar şimdi daha çok işçi çalıştırıyorsa elbette özelleştirme doğru yapıldı diyeceğiz. Ne var ki bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Üstelik verimlilik düştü ve bu da maliyetlerin artmasına neden oldu.
Özet olarak, eğer eski tas eski hamam gidersek, enflasyonlar hep korkutacaktır.