Bazı Banka televizyonlarında doğruyu konuşamazsınız.. Doğruyu konuşursanız , bankanın işine gelmez.. Bazı Gazetelerde doğruyu yazamazsınız .. Şimdi yaşananlar gibi , ya işinize son verirler… Veya gazeteyi kapatırlar.
Bunlar insanlara 1960 ihtilali öncesini hatırlatıyor . Bir farkla … O zaman siyasi iktidarın medyası yoktu.. Şimdi var.
Örneğin geçmiş bir dönemde , yabancıların en çok alıp- sattığı hisse senetleri sıralamasında başı bir banka çekiyor.. O kadar ki kendinden sonra gelenlerden ikinci sıradaki bir Milli bankanın hisseleri bu bankanın üçte ikisi kadar işlem görmüş. Üçüncü sırada gelen bankanın ‘da yüzde 80’i yerli sermaye … Ancak bu üçüncünsün hisse senetleri de birincinsin üçte biri kadar ancak işlem görebilmiş.
Siz banka sahibi olsaydınız ve milyar dolarlar menfaatiniz olsaydı , sizde televizyona falan bakmazdınız. Başka bir ifade ile sorun televizyonda veya onun sahibi bankada değil , sorun bu çarpıklığa imkan veren mevzuatta ve bu mevzuatı çıkaran siyasi iktidarlarda.
Aslında basın , yarı kamusal bir maldır.. Eğitim ve sağlık hizmetleri gibidir.. Gazete okuyan veya televizyon dinleyen bir insanının bilgi ve becerisi artar. Yani özel fayda sağlar. Buna karşılık aynı zamanda da bu faydadan toplum yararlanır. Gazete okuyan ve televizyon dinleyenlerin , siyasi bilinci gelişir. Kültür düzeyi gelişir.. Diğer insanlarla ve toplumla daha çok uyum içinde olur.. Siyasi tercihlerini daha bilinçli kullanır.
Bundan da tüm toplum yarar görür.
Bu nedenle yani aynı zamanda yarı kamusal bir mal olduğu için medya tarafsız olmalıdır.. Objektif olmalıdır..
Siyasi iktidardan çıkar beklentisi olan veya siyasi iktidarla menfaat bağı olan bir medya tarafsız olamaz.. Bir bankanın çıkarlarını önde tutan banka tarafsız olamaz.. Bu nedenle medya patronunun başka işle uğraşması doğru değildir..
MEDYAYI HALK KONTROL ETMELİDİR..
Medya kuruluşlarının hisse senetlerine , yakın akraba şartını da koyarak sınır getirmek gerekir.
Türkiye de 1970 yıllarda kağıt tahsisleri yaşandı.. O zaman Siyasi iktidarlar bazı yandaşı olan gazetelere, SEKA’dan kağıt kontenjanı ayırırdı.. Kağıt tahsisi yapardı. Kağıt tahsisini alanlar SEKA’nın kapısında iki kat fiyata satardı. O zaman bu yüzden çok zengin olan olan gazete sahipleri oldu.
Bu güne kadar medyaya en fazla hakim olmak isteyen siyasi iktidar , AKP iktidarı oldu. AKP iktidarı herhalde , 2002 öncesi medyanın Tayip Erdoğan’a yaptıklarının şimdi öcünü alıyor.
TGRT yabancıya satıldı… Fox tv oldu… Ancak ne hikmetse başlında Başbakanın danışmanı var. Sabah ve ATV , hükümeti destekliyordu.. Başbakana yetmedi.. TMSF gazete ve Televizyona el koydu. Gözcü tarafsız yazan bir gazete idi… Zarar ediyor gerekçesiyle kapatıldı.
Bazı gazeteler parasız dağıtılıyor.. Bazı gazeteleri bayiden yüzde 15 bayi karı verilerek alıyorlar.. Kalabalık ortamlarda bedava dağıtıyorlar..’’ Halk bu değirmenin suyu nereden geliyor ?’’ diye sormalıdır..
Daha önemlisi , yanlı yazan , siyasi yalakalık yapan gazeteleri okumayı reddetmelidir.. Siyasi iktidarın özellikle yapmadığını halk yapmalıdır.
AKP , HALKIN VERGİSİNİ MEDYA YOLSUZLARINA DAĞITIYOR.
Aslında siyasi iktidar , halkın parasıyla halkı vuruyor.. 2001 yılında iflas eden , TMSF’ye aktarılan bankaların , topluma maliyeti 50 milyar dolardan daha fazla oldu.. Batan bankaların on milyar dolara yakın kısa vadeli borçlarını hazine ödedi. Bankaların sermayesini güçlendireme yasası ile hazine bankalar destek oldu. Sistem bankalara çalıştı. Bankalar palazlandı.. Halkın vergileriyle borçları ve zararları kapatıldı.. Şimdi sahipleri ya bu bankaları satıp , milyar dolarla kazanıyor.. Veya aynı bankalar televizyonları halkı yanıltıyorlar..
Aslında bankacılık bir devlet imtiyazıdır.. Bu nedenledir ki zararını da halk üstleniyor.. Yabancıya satılacaksa neden imtiyaz verildi.. Bankayı yabancıya satmak , devletin verdiği imtiyazdan kazanç elde etmektir.. Bu kazancı devlet doğrudan imtiyaz vererek sağlayabilirdi.. Ve kamu harcamaları yoluyla da topluma dönerdi.. Bir kişinin cebine gitmezdi.
Eğer bir ekonomide , zararlar halkın sırtına yüklenirse, o ekonomide toplumun karları da bölüşelim demek hakkı doğmaktadır.
Dünyada her şey denge üstünde yürür.. Güneşle Dünya arasında , ayla Dünya arasında bir çekim dengesi var.. İnsan fiziğinde denge bozulursa , insan hasta olur.. Ekonomide arz- talep dengesi bozulursa , enflasyon veya durgunluk olur.
AKP – Medya ilişkilerinde denge bozuldu.. Olumsuz enerji birikiyor.. Birgün bıçak kemiğe dayanırsa , bunun sorumlusu sistemi dejenere eden , yalaka yapan AKP iktidarı olacaktır.