Uluslararası haber ajansı Reuters, Cuma günü aralarında Merrill Lynch gibi finans devlerinin de bulunduğu 17 piyasa yapıcısı arasında bir anket yaptı. Bunlardan 15’i ABD ekonomisinin resesyona girdiğini kabul etti. Arkasından aynı gurup FED’den faiz indirimi beklediklerini söylediler.
Küresel ekonomi finans sektörünün bir projesidir. Bu projeyi gerçekleştirmek için, finans devleri, uluslararası fonlar ile IMF işbirliği yaptı. Temel hedef spekülatif sermayenin akıcılığını sağlamaktı. Yatırım sermayesi için her ülke zaten yatırım sermayesi çekmek istiyordu. Kolaylık gösteriyordu.
Ancak kısa vadeli sermaye (sıcak para) önünde engeller vardı. Yine spekülatif sermaye kârlı devlet şirketlerine, devlet tekellerine göz koymuştu. Bu nedenle doğrudan yatırım sermayesi olmayan bu tür sermaye küreselleşme için elinden gelen ne varsa yaptı. Örneğin,
– Taşeron olarak kullanabileceği hükümetlere maddi ve fiili destekler sağladı,
– Finans medyasını destekledi… Kalemşörler tuttu…
– Akademik çevrelerde teslimiyetçiler yetiştirdi.
– Ve ulusal devletin zayıflaması ve ekonomi içindeki payının azalması için çalıştı.
Sonuç: Devlet zayıfladı. Özellikle Türkiye gibi taşeronların bol olduğu ülkelerde, devletin altyapı yatırımları, devlet tekelleri küresel sermayeye satıldı. Halkın eğitim ve sağlığı özel sektöre havale edildi. Bankalarda yabancı payı arttı.
Finans sektörü şişti
FIRSATÇI sermayenin doymak bilmeyen iştahı küreselleşmede dengenin iyice bozulmasına neden oldu. Finans sektörü o kadar büyüdü ki, FED eski Başkanı Greenspan’ın tahminine göre dünyada finans sektörünün büyüklüğü yaklaşık olarak reel sektörün on katına yükseldi. Finans balonu şişti ve reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı.
Şimdi birçok finans şirketi iflasın eşiğine gelince, umudu devlete bağladılar… Birçok fonu ABD ve İngiltere Merkez bankaları kurtardı. ABD’de halka devletin yardım etmesi projesi var.
Yıllarca devletin ekonomi içindeki payının en aza düşürülmesini savunan IMF şimdi hükümetin devlet kaynaklarını kullanarak müdahalesini istiyor. IMF Başkanı Strauss-Kahn Financial Times Gazetesi’ne “Kamunun müdahalesinin gerektiğinin giderek daha apaçık olduğunu gerçekten düşünüyorum” diyor.
IMF, 2000 yılı için Türkiye’ye “Sabit kur rejimi” önerdi. 2001 şubat krizi patlayınca da döndü yüz seksen derece tersine “Dalgalı kur sistemi” önerdi.
Kârı bankalara… Zararı millete…
Şimdi “Batmakta olan finans şirketlerini devlet kurtarsın” diyor. Ancak Türkiye’de ortada devlet mi kaldı? IMF’nin istediği oranda faiz dışı fazla vermek için beş yıldır devlet altyapı yapmadı. Tayyip Erdoğan da mevcut olan altyapılarını, limanlarını, elektrik dağıtımını, telefonu, Tekel’i de blok satışla, çoğunu da yabancılara sattı.
2001 yılında bankaların zararı 50-60 milyon dolara ulaştı. Borcu Hazine üstlendi. Bu zararı halk vergileriyle ödedi… Ödüyor da…
Dünyada ve Türkiye’de durgunluk kaçınılmaz görünüyor. İflasların maliyetine yine devlet ve halk katlanacak. Ancak bu defa halk fakirleşti… Devlet zayıfladı. Kimsenin mecali kalmadı…
Kendisi himmete muhtaç bir dede.
Olmaya ki aleme himmet ede.