FAİZ KUR İLİŞKİSİ

Merkez Bankası likidite sağlamak için bankalara borç para verir… Ayrıca ekonomik açıdan gerekli olduğunda bankalardan borç para alır.
2

000 yılı kasım ayında Merkez Bankası, IMF için verdiği likidite hedefleri (performans kriteri olarak) aşılmasın diye Demirbank’a likidite sağlamadı ve bu yüzden Demirbank zora girdi.

Halen Merkez Bankası, kısa vadeli faiz oranlarını, enflasyonun düşürülmesi için bir araç olarak kullanmaktadır.

Banka borç aldıkları için daha düşük faiz öder…  Önceki güne kadar ödediği yüzde 22 faizi, yüzde 20’ye düşürdü..Verdiği borçlar için ise daha yüksek faiz alır… Kendi Borçlanma faizini de yüzde 27’den yüzde 24’e indirdi.

Bu faizler sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 11.8 reel faiz demektir. Ve istikrar açısından yüksektir.. Ne var ki, riskler de yüksektir.

Merkez Bankasının, faizleri indirmesi, faizler genel düzeyi içinde bir referans oluşturuyor… Bu yüzden, mevduat ve kredi faizlerinin de düşmesi beklenir.

Öte yandan merkez Bankası yaptığı açıklamada, faiz indirimine gitmesinin bir gerekçesi olarak “cari işlemler hesabındaki bozulmanın döviz kurunda yaratacağı hareketler yoluyla enflasyonun olumsuz etkileme olasılığının güçlü olmadığı” şeklindedir.

Demek ki şimdiye kadar Merkez bankası  Türk Lirası faizlerini kur artmasın diye yüksek tutuyordu… Şimdi ise  cari açığın döviz kurlarını artırmayacağını tahmin ettiğinden kısa vadeli faizleri indirdi.

Öte yandan aynı Merkez Bankasının reel kur endeksine göre, Türk Lirası yüzde 38 değer kazanmıştır. Tersine kurlar yüzde 38 düşüktür…

Cari açığı büyüme ve düşük kur etkilemektedir. Ancak asıl sorun düşük kurdur.. Çünkü düşük kur fiyatları belirliyor.. Fiyatı düşen ithal malına talep artıyor.. Sonuçta cari açık kaçınılmaz oluyor.

Merkez bankası tarafından Türk lirasına verilen  faizlerinin yüksek olması ,buna karşılık yine Merkez banksındaki Süper döviz hesaplarına ve Döviz tevdiat hesaplarına verilen faizlerin yüzde 3 dolayında olması , ister istemez kurlar üstünde baskı oluşturmaktadır.

Eğer düşük kur ve cari açık bir sorun değilse, o zaman yeni bir “sihirli formül” bulduk demektir… Eğer mesele bu kadar basit ise  tüm ülkeler neden  aynı sihirli formülü  kullanmıyorlar?

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir