Dolar ve Borsayla uğraşırken, dış borçları unuttuk… Oysaki ekonomik ve siyasi sorunların dış borçlar üzerindeki olumlu veya olumsuz etkisi orta vadede meydana çıkar ve fakat daha etkili olur.
Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürme kararında gerekçelerden birisi olarak ‘’ Yüksek boyutlu dış finansman yükümlülüklerine yönelik risklerin artması ‘’ nı göstermişti.
Dış finansman maliyetlerini CDS ( Credit Default Swap = Kredi iflas takası primi ) gösterir. CDS Dış borçların ödenmeme riskine karşı oluşan sigorta maliyetidir. CDS yüksek olursa, dış borçlanma faizi de yüksek olur.
Türkiye’nin CDS’ leri, 2010 yılı ortasında 136 iken, kurların artışı sırasında 2012 Ocak ortalaması olarak 306’ya çıkmıştı. Merkez Bankası’nın kura müdahale etmesi ile Türkiye’nin CDS’i, düştü ve 4 Mayıs’da 225 olarak açıklandı.
Dün itibariyle, Türkiye’nin CDS’ si 255.60 idi. Karşılaştırma yapabilmek için yine bazı ülkelerin CDS’si şöyle idi:
Türkiye’nin CDS’ si Brezilyadan düşük ve fakat diğer ülkelerden yüksektir.
Kurun aşırı değer kazanması, dış borç maliyetini artırıyor. Ödeme riskini artırıyor.
Türkiye 2003 yılından beri cari açık veriyor ve bu açık ta nihai olarak dış borçlanmayla finanse ediliyor.
Son on beş senede dış borç stoku 129.1 milyar dolardan 421.4 milyar dolara yükseldi. Ayrıca yine son yıllarda hazine kefaletleri arttı. (Aşağıdaki tablo )
Dış borçların daha büyük kısmı özel sektöre aittir. Özel sektör üretimde kullanmak üzere aramalı ve hammadde ithal ediyor. Doğrudan yatırım malı ithal ederek, yatırım yapmış olsaydı i dış borçlar kendi kendini öderdi. Ancak özel sektör 2012 yılına kadar döviz kurlarının düşük tutulması nedeniyle, söz gelimi iplik fabrikaları gibi, aramalı üretimini durdurdu, yerine ithalat yapmaya başladı. Bu nedenle dış borçların ülkemize maliyeti daha yüksek oldu.
Kaldı ki, devletin veya özel sektörün dış borçlanması ekonomik etkileri açısından fark etmiyor. Dış borçlarla ülkeye kaynak girişi oluyor ve büyümeyi artırıyor, çıkması ise büyümeyi düşürüyor. Ayrıca her ikisi açısından da geri ödemede Dövize ihtiyaç var.
Yap işlet devret Modeli ile yapılan yatırımlarda dış krediye hazinenin kefil olması, anlaşılır gibi değil. Zira doğru olmamakla birlikte, zaten devlet bir gelir garantisi veriyor. Ayrıca da hazine kefil oluyor.
Bu durumda yap-işlet devret modelinin topluma maliyeti daha yüksek oluyor. Çünkü özel sektör teklif verirken yaklaşık yüzde 15 kar marjı koyuyor. Ayrıca borç faizi de üstüne ilave ediyor. Yatırımın geliri bu maliyet üstünden hesaplanarak gelir garantisi veriliyor. Yerine devletin kendisi borçlanarak bu yatırımı yapsa, yatırımın topluma maliyeti yüzde 15 daha düşük olacaktır.
Sonuç… İç ve dış siyasi sorunların artması, Rating notumuzun düşmesi Türkiye’nin CDS’ sini artırıyor. Daha pahalı dış borç alıyoruz. Aynı paralelde kurların da artması dış borç yükünü artırıyor. Bu siyasi ve ekonomik sorunlar birbirini besleyen bir süreç haline gelirse, sıkıntıya gireriz. Bunun için Olağanüstü hal şartlarını biran önce çözüp, iç ve dış politikada ve İktisat politikalarında değişiklik yaparak istikrar için daha inandırıcı olmalıyız.