‘’Anadolu yakasına ikinci metro geliyor… İstanbul Büyükşehir Belediyesi ‘’ bu tam sayfa ilan 5 Haziran tarihinde gazetelerin en pahalı sayfasında çıktı. Ancak 6 gazeteye ambargo uygulandı ve bu ilan verilmedi. Bu gazeteler , tiraj sırasıyla , Sözcü , Yeniçağ , Aydınlık, Ortadoğu , Birgün ve Yurt gazeteleridir.
Gazetelere ilan verirken özel sektörde ayırım yapar. Ancak bu ayırımda belirli kriterler olur… Söz gelimi , Tirajı 100.000 den yüksek gazetelere veriyorum der. Veya tiraja bakmaz ve fakat belirli bir hedef kitleye hitap eden gazetelere reklam verir.
Büyük şehir belediyesi ise yalnızca muhalif gazetelere ambargo uygulamış. Söz gelimi , Sözcünün tirajı 250 bin olduğu halde sözcüye reklam verilmemiş. Buna karşılık daha düşük tirajlı olan , Habertürk (220.bin), Star (151 bin ) , Milliyet (130 bin ) gazetelerine verilmiş.
Kamunun reklam yapması doğrumu , değilmi ? daha sonra tartışalım… Verebildiğini varsaysak bile , Büyükşehir belediyesi kendisine halkın emanet ettiği Büyükşehirin kaynaklarını , basiretli bir tüccar gibi ve objektif kriterlere göre kullanması gerekir. Oysaki, bu örnekte daha büyük tirajlı gazeteler devre dışı bırakılmış ve daha az sayıda vatandaşa ulaşılmıştır. Yani devletin parası etkin kullanılmamıştır.
Diyelim ki bir şirketin ortakları , güvenip şirket idaresini bir genel müdüre bırakıyor. Genel müdür şirketin parasını keyfi kullanırsa sorumlu ve suçlu oluyor. Kendisine ortakların güveni kalmıyor . Kamuda da , devletin gerçek sahibi ve ortakları halktır. Eğer Büyükşehir Belediyesi halkın vergisini keyfi kulanmışsa, bu da bir nevi yolsuzluktur. Bir yönetici iyi niyetli olur ve fakat yeteneği olmadığı için , işi bilmediği için işletmeyi veya devleti kötü yönetir. Bunu adı beceriksizliktir. Fakat bilerek devletin parası ile siyaset yapmak kötü niyettir ve elbette bir nevi yolsuzluktur.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 12 maddesine göre , ‘’ Devlet memurları görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen devlet malını korumak ve gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. ‘’ şeklindedir. Aksi halde devlet malına zarar verenler hakkında ceza , tazminat ve disiplin sorumluluğu doğar.
CHP’li belediyeler öksürünce soruşturma açan İç işleri Bakanlığı İstanbul Büyük şehir belediyesinin , kamu parasını siyasi bir yaklaşım içinde kullanmış olmasını , görmezden gelirse, tarihi sorumluğunu da bölüşmüş olacaktır.
Büyükşehirin böyle bir ayırım yapması , etik açıdan da yanlıştır. Zira Büyükşehir belediyesi hizmetlerinin finansmanı , başkanın aldığı maaşlar dahil halkın vergileriyle karşılanıyor. Belediyenin ambargo koyduğu gazeteler de vergi veriyor. Başkan bu ayırımı yaparken , kendi maaşı içinde de ambargo uyguladığı gazetelerin vergileri olduğunu düşünemiyor mu ? Dini ve etik açıdan bu kadar açık yanlışlığı neden yapıyor ?
Yetmedi … Vergi mükellefi , vergilerinin siyasi amaçla kullanıldığını gördükçe , vergiye karşı direnç oluşuyor. Vergi mükellefi alacağı kamu hizmeti için vergi veriyor… Belediye başkanının reklam yapması ve siyaset yapması için vergi vermiyor. Kaldı ki kamu bu hizmetleri yapmak zorundadır. Yaptığı kamu hizmetini basın yoluyla kamu oyuna duyurmaktadır. Söz gelimi büyükşehir belediyesi bu hizmeti bir basın toplantısı ile açıklasaydı , halkın yine heberi olurdu… Yerine reklam vermek te devlet parasını çar-çur etmektir. Üstelik burada hiç ihtiyaç yokken yandaş basını kayırmak için verilmiş bir reklam var ki , suç ikiye katlanıyor.