ARTIK YOLSUZLUK YAPANIN YANINA KALMASIN?

1999 yılında yapılan ilk stand-by düzenlemesinde, IMF yolsuzluğun önlenmesinde dünya bankaları uzmanlarının da devreye girmesini istemişti.. Hatta, yolsuzluğun takibinde, maliye müfettişleri ile dünya bankası uzmanlarının iş birliği yapması önerilmişti.

 

Yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi piyasa düzenini bozup, haksız rekabet yaratığı için ekonomik istikrar için önemli bir sorun oluşturuyor.

 

Aradan 10 yıl geçti, yolsuzluğun önlenmesi, nutuklarda kaldı.

 

Avrupa Birliği’nin (AB) 2006 yılı Türkiye İlerleme Raporunda ve sonra raporlarda yine yolsuzluktan şikayet etti. Bu şikayetlerinde ihale yasasının 9 defa değiştiği, belediyelerin bazı ihaleleri için yasa dışı tutulduğu vurgulandı.

 

 

 

İMF’ den sonra da İhale yasası değişti. 9 sayısı 14’e çıktı. Bu değişiklikler sonucu birçok bakanlık ve birçok kurum ihale yasası dışında tutuldu.

 

Özetle, bizdeki yolsuzluktan rahatsız olan yalnızca biz değiliz.. Dünya rahatsız oluyor.

 

Yolsuzluk, kamu yetkisinin özel çıkar için kötüye kullanılmasıdır. Bu özel çıkar, para veya siyasi mevki şeklinde olabilir.

 

Bu yolsuzluk bürokratik çerçevede olursa, adı rüşvet oluyor.

 

Yolsuzluğun görünmeyen ve sonradan anlaşılan bir yanı, toplumda  yozlaşma yaratmasıdır.

 

Yolsuzluk birinin haksız zenginleşmesine yol açtığı için insanlar arasında haksız rekabet yaratmış oluyor. Piyasada da yolsuzluk yapan firmalar lehine haksız rekabet yaratıyor. Üstelik yapanın yanında kar kaldığı sürece, diğer insanlar için kötü örnek oluşturuyor. ‘’Köşe dönme aracı haline gelmiş oluyor’’ yolsuzluk yapanlar artıyor. Yani toplumsal yozlaşma ortaya çıkıyor.

 

Öte yandan yolsuzluk yukarıdan başlıyor. Aşağıya kadar iniyor. Rahmetli Özal’ın ‘’benim memurum işini bilir‘’ demesi bu anlamda çok tartışılmıştı.

 

Çıldır eski belediye başkanı Ercan Şirin Ardahan’da halk arasında halen söylenen yaşanmış bir yolsuzluk hikayesi anlattı.

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında, bir Milli Eğitim Müdürü, (veya baş öğretmen) okulun ahşap kapısı için alınan 2 adet mismarı kendi evinin kapısına çakıyor. (mismar büyük ahşapları tutturmak için hazırlanmış çiviye benzeyen özel ve yassı büyük demirdir.) Mismarların yerine de okul kapısına büyük çivi çaktırıyor. Müfettişler bu durumu  tespit ediyor. Mahkeme de iki yıl hapis cezası veriyor. Adam iki yıl yatıyor.

 

Halk arasında bu hikaye ‘’iki mismar için iki yıl yattı‘’ diye örnek olarak  anlatılıyor.

 

Bu günkü mevzuatla ve bugünkü yaklaşımla Türkiye ‘de yolsuzluğu önlemek imkanı yoktur.

 

Her şeyden önce, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Milletvekili dokunulmazlığının zaman aşımı sağlamak için bir zırh olarak kullanılması önlenmelidir. Aksi halde yolsuzluk yapanlar yaptıklarının yarısını harcayarak milletvekili olabilirler.

 

Yolsuzluğun cezası da yetersizdir. Yolsuzluk yapan birkaç yıl hapis yatmayı da göze almış demektir. Hapisten sonra yolsuzluktan elde ettikleri yine kendisine kalıyor.

 

Oysa ki, yolsuzluk yapanların tespit edilen yolsuzlukları geri ödeyinceye kadar hapiste tutulması gerekir. Bu gibilerin tüyü bitmemiş yetim hakkını, toplumdan aldıklarını geri ödemeden kurtulmaları  yanlıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir