Dünkü yazıda Hükümetin özelleştirme gelrilerini keyfi kullandığını çar-çur ettiğini yazmıştık .
Aslında , Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun’un 2. maddesinde “özelleştirme uygulamalarından elde edilecek gelirlerin genel bütçe harcamalarında kullanılamayacağına” ilişkin hükmü hala yürürlüktedir. Bu yasanın 10. madde hükmü değiştirilerek , yasanın temel felsefesi rafa kaldırıldı ve bu gelirlerin Genel Bütçe’ye aktarılması yolu açıldı .
10 . maddenin değişmesi yoluyla özelleştirme gelirlerinin bütçeye aktarılmış olması , aynı yasanın ilke maddesine de aykırı dır.. Bu nedenle hukuki açıdan özelleştirme gelirlerinin genel bütçeye aktarılıp , aktarılamayacağı tartışmalıdır.
2006 yılı sonuna kadar geçen son dört yılda elde edilen 14.7 milyar dolar tutarındaki özelleştirme gelirinin büyük bir kısmı Hazine Müsteşarlığı’na aktarılarak borç geri ödemelerinde kullanıldı .
SATILANLAR HALKIN MALIDIR.
Özelleştirme gelirleri kamu yatırımlarının özel sektöre devri nedeniyle elde edilen gelirler olduğu için kamu mal varlığındaki azalmanın bir karşılığıdır. Bu nedenle kamu mal varlığının asli kamu hizmetlerine yönelik olarak artışında kullanılması ekonomide etkin kaynak dağılımı mantığının gereğidir.
Eğitim ve sağlık alanındaki eksik yatırımlar, altyapıya yönelik bölgesel eksiklikler elde edilen özelleştirme gelirleriyle karşılanması gerekirken,
AKP iktidarı döneminde elde edilen özelleştirme gelirleri borç ve açıklar için kullanıldı… Türkiye ekonomisi büyük bir alt yapı hamlesi fırsatını kaçırdı.
Yine eğer özelleştirme gelirleri altyapı eksikliği ve işsizlik sorunu yaşayan bölgelerde yatırıma dönüştürülseydi, büyük şehirlerde bugün yaşanan göç azalırdı.. Göçün ortaya çıkardığı sorunlar önlenmiş olurdu.
Özetle iktisadi etkinlik açısından kaçırılan fırsat maliyeti büyüktür.
BAŞABAKAN ÖZELLEŞTİRMEYİ KENDİNE BAĞLADI.
AKP iktidarı , özelleştirmede şeffaflığı sağlayan yasal şartları değiştirdi veya ortadan kaldırdı. Özelleştirmede Başbakan kendisini tek yetkili yaptı .
Özelleştirme konusunda ilk ve nihai kararları veren en yetkili karar organı niteliğindeki Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun hangi bakanlardan oluşacağı ve Özelleştirme İdaresi’nin özelleştirmeden sorumlu bir Devlet Bakanı’na bağlanması ilkesi, Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki 4046 sayılı Yasa’nın 3’ncü maddesinde belirtilmişken, 2003’de AKP tarafından bu madde değiştirildi .. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun hangi bakanlardan oluşacağı Başbakan’ın yetkisine bırakıldı. Böylece özelleştirme uygulamalarında tek yetkili, “Başbakan” oldu.
2003 yılında bu değişikliğin yapılma nedeni, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener’in bir firmayla ilgili sözleşme ile tespit edilmiş özelleştirme bedelinin taksitlerle ödenecek taksit sürelerinin uzatılması talebini yerine getirmeyişi oldu.
Abdüllatif Şener ,Özelleştirme Kanunu’nda yetki veren bir dayanak bulunmadığı gerekçesi söz konusu talebi reddetti. Başbakanın isteği ile Özelleştirme Kanunu’nda değişiklik yapılarak Özelleştirme İdaresi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’den alınarak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a bağlandı . Yapılan Bakan değişikliği sonucunda talepte bulunan firmaya süre uzatımı verildi.
Özelleştirme şartlarını sonradan değiştirmek ,ihaleye katılan diğer firmaları karşı haksız rekabet oluşturuyor. Özelleştirmede şeffaflığı ortadan kaldırıyor. İhaleden önce anlaşmalar ve adam kayırmalar şeklinde yolsuzluğa neden oluyor.
( YARIN DEVAM EDECEK )