İHBAR VE İFTİRA KÜLTÜRÜ

Bu güne kadar Olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 672 sayılı kanun hükmünde kararnameyle (KHK) biri vakıf üniversitesi olmak üzere 93 üniversiteden toplam 2 bin 346 akademisyen atıldı. Bu atılanlar arasında kaza kurşunu ile gidenler de olmuştur. Çünkü Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde yaşanan olaylar gösterdi ki ‘’ İhbar ve iftira ‘’kültürünün yaygınlaştığını gösteriyor.

 

Üniversitelerde bazı akademisyenler arasında , ideolojik olarak ters oldukları veya rekabet edemedikleri diğerlerini ihbar yoluyla tasfiye etme geleneği   yaygındır.

 

Bu günkü atmosferde bu yanlışların  daha da yaygın olduğu anlaşılıyor.  Fetö örgütlenmesi bu yanlışa bir örnektir.

 

27 Mayıs 1960 askerî darbesinin ardından 147 öğretim üyesi üniversitelerden ihraç  edildi. İhraç edilenler arasında yer alan Hocam Rahmetli Memduh Yaşa  , bu 147 öğretim üyesi içinde , birkaç öğretim üyesinin de , başkalarını içeren  ihbar listeleri hazırladığını anlatırdı. 

 

 

 

147’ler kararının protesto için  o zaman ki belli başlı Üniversite ,  İstanbul Üniversitesi , İTÜ , Ankara Üniversitesi , ODTÜ rektörleri istifa etti.

Sonradan Rahmetli İnönü’nün bastırmasıyla  1962 yılında çıkarılan yasayla öğretim üyelerine geri dönüş hakkı tanındı.

 

1980 darbesi ile de yine Üniversitelerden 1402 sayılı sıkıyönetim Kanununa göre sol görüşlü olduğu için 39 profesör , 25 doçent ve 10 yardımcı doçent bu kanuna göre üniversiteden uzaklaştırıldı. Bunlara 1402’likler denildi. Birçok öğretim üyesi de tepki olarak istifa etti.

 

Sonradan 12 Mart 1986’da  , Ankara İdare mahkemesi 1402’liklerin tüm aylık ve özlük haklarıyla göreve başlatılmaları için karar aldı. Bu karar da çalışmadıkları sürelerde mahrum kaldıkları gelirlerin de tazminat olarak ödenmesi yer aldı.

O yıllarda , benim İ.Ü. İktisat Fakültesinde idari görevim vardı. Bizim Fakülteden çıkarılanlar bizim Türkiye’nin en iyi İktisatçılarıydı. Bunların evine giderek dönmeleri için ikna ettik.

1990-1998 yılları arasında İktisat Fakültesinde dekandım. Birkaç öğrenci Türbanla derslere girerdi. Bunlara tepki gösteren öğretim üyelerini ikna etmeye çalışırdım .

Solcu bir siyasi partide genel başkan olduğu için bir yardımcı Doçent arkadaşımız için  YÖK ve rektörlük soruşturma açmamı istedi. Açmadım.

İrticai faaliyetleri var diye birkaç öğretim üyesi hakkında soruşturma açmam istendi. Bunların irticai faaliyet içinde olmayacaklarını , yalnızca daha dindar olduklarını bildiğim için açmadım.

Kemal Alemdaroğlu Rektörlüğü zamanında,  bir Hukuk Fakültesi Doçenti   sağ düşüncede diye , kürsüsü tarafından Profesörlüğü engelleniyordu. Alemdaroğlu bu engellemenin Demokrasi anlayışına uymadığını savunuyordu. Bende  senatoda konuşarak destekledim ve senato oylamasında profesörlüğü çıktı.

Topluma zarar vermediği sürece yalnızca insanları ideolojisi ve  anlayışı nedeni ile Üniversiteden uzaklaştırmak hem akademik , hem de demokratik  anlayışa uymaz.

Ermeni soykırımı var deyip özür dileyen akademisyenler oldu. Bunların bu anlayışı elbette yanlıştı. Bende bu köşede yanlış olduğunu yazdım. Ama düşünceleri yanlış diye Üniversiteden atılmaları doğru olmadı. Demokrasiye uygun olmadı.

Zaman zaman emekli olduğum İstanbul  Üniversitesi  ile ilgili , ihbarcı kadrosu var diye şikayetler geliyor. Eğer  varsa bunların geçmişte Üniversite de nasıl kalabildiklerini çok iyi düşünüp , değerlendirmeleri  gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir