2003 yılı sonunda bir dolar 1.40 Lira idi. Tam 4 yıl sonra, 2007 sonunda bir dolar 1.16 Liraya geriledi. Bu gerilemenin bir nedeni doların uluslararası piyasalarda değer kaybetmesiydi. Bu sürede dolar Euro karşısında yüzde 17 değer kaybetmişti… Buna karşılık Lira karşısında daha fazla yüzde 19 değer kaybetmişti.
Ne var ki, bu 4 yıl içerisinde Lira da aynı Lira değildi. Çünkü aynı dört yılda Lirada enflasyon oranı yüzde 40 olmuştu. Bu şartlarda 2007 yılı sonunda kaba bir hesapla, bir doların 1.16 Lira değil, 1.45 Lira olması gerekirdi. Aslında Merkez Bankası 2003, TÜFE bazlı reel kur endeksi de 2007 sonunda 131. 34’tür. Yani TL yüzde 31değerlidir… Reel kur endeksine göre de bir dolar 1.51 Lira olmalıydı. Burada baz alınan, acaba 2003 yılında kurlar dengede miydi? sorusu akla gelebilir. 2003 yılında kurlar dengede sayılırdı… Zira cari açık sorunu önemsizdi.
Aslında dalgalı kur sistemi orta ve uzun dönemde kur dengesini sağlar. Yalnızca kısa süreli sapmalar olabilir. Çünkü bu sistemde, kur düşük kalırsa, cari açık artar. Cari açık artınca dövize talep artar. Kurlar yeniden dengeye gelir. Tersine, kur aşırı değer kazanırsa, cari fazla oluşur. Cari fazla nedeniyle döviz bollaşır. Döviz arzı artar. Kurlar düşer, kur yeniden dengeye gelir.
Türkiye’de ise dalgalı kur sistemi çalışmadı ve 2002 yılından 2010 yılı sonuna kadar 9 yıl TL aşırı değerli oldu. Bunun nedeni, giren sıcak paranın, cari açıktan daha fazla olmasıydı. Kaldı ki, Türkiye’de vadeli döviz işlemleri ve işleyen bir döviz piyasası da yoktu… Dolarizasyon yüksekti. Elbette bu şartlarda düşük kur yapacağını yapacaktı, aramalı üretimi yerini ithalata bırakacak ve tüketim malı ithalatı artacaktı.
Bu sorunu, 2004 yılından bu güne kadar yazıyorum. O zamanlar Gözcü gazetesinde ve daha sonra Tercüman gazetesinde yazdım. Yetmedi “kur riski” adıyla kitap çıkardım. Dalgalı kur sistemi yerine kontrollü kur sistemini önerdim.
2010 sonunda ve 2011 yılı içinde, kur sorunu nedeniyle MB panik yaşıyor. Aslında, enflasyonu frenlemek için düşük kura göz yuman da MB idi. Cari açık telaşı, MB’nı paniğe soktu. Önce, talebi kısacak ve kur artışı sağlayacak önlemler aldı. Şimdi kur artışını sınırlamak için uğraşıyor. MB, “Dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde döviz satım ihaleleri düzenlenebilecektir.” diyor. Milyar dolarla satarsan, dalgalı kur kalır mı? 2007 yılında bir dolar, bir Lira olur mu? Tartışması yaşanırken, Merkez Bankası başkanı, başbakan ve bakanlar “dalgalı kur’a müdahale edilmez …” demediler mi?
Dalgalı kur politikasının bu günkü bilançosu şöyledir:
- 2002 de 85.5 milyar dolar olan uluslar arası yatırım pozisyonu açığımız, 2010 yılında 362, 6 milyar dolara çıktı.
- Aynı dönemde, özel sektörün 43 milyar dolar olan dış borcu 200 milyar dolara yükseldi.
- Türkiye bu politika ile bu güne kadar 260 milyar dolar cari açık verdi…
- Sıcak para girişi durunca, cari açığın finansmanı için, MB döviz rezervleri erimeye başladı.
- Aramalı ve hammadde üretimi durdu. İthalat başladı. İşsizlik arttı.
- İktisadi faaliyetlerde yavaşlama başladı ve 2012 yılı ve sonrası büyüme oranı düşecektir.
Finacial Times’ın yorumu şöyledir: “Türkiye’nin para politikası köşeye sıkıştı. MB inatçılıkla döviz satmayı sürdürürse ülkenin risk primi artar. Bankanın kredibilitesi uzun vadeli sorun yaratır.”