Bir ekonomide büyüme, bir dönem içinde, söz gelimi bir yıl içinde, yurt içi gayrisafi hasılada meydana gelen reel artıştır. Başka bir ifade ile, yaratılan net katma değerdeki artıştır.
Bir ekonomide hızla büyüme olabilir. Ancak eğer bu büyüme, çevreyi tüketerek, dış borç alarak, büyük cari açıklar vererek gerçekleşiyorsa deniz tez bitecek ve büyüme düşecektir.
Büyümenin kalkınmaya dönüşmesi için, sosyal maliyetinin olmaması gerekir. Çevre kirliliği üretimin halka yansıyan yani, sosyal maliyetini artırmaktadır. Ayrıca sürdürülebilir kalkınma için gelecek kuşaklara bir çevre sorunu yaratmamak gerekir. Sürdürülebilir kalkınma için, kalkınmanın ekonomik ve sosyal yanı ile birlikte çevresel yanı da dikkate alınmalıdır.
Söz gelimi dünkü basında Pekin’deki çevre kirliliği yer alıyordu. Pekin’de hava kirliliği güneşin görünmesini önleyecek boyutlara gelmiş. Dünya Sağlık Örgütüne göre, havadaki zararlı partiküllerin eşik değeri, PM değeri 25’tir. Oysa ki Pekin’de ölçülen kirlilik bu eşik değerin 20 katı, 500 olmuş. Çin iktisat tarihinde efsane bir büyüme oranı yaşamaktadır. Ne var ki, bu büyüme refahı ve geleceği negatif etkilemektedir. Pekin’de hava kirliliğinden hasta olanların sağlık gideri artmaktadır. İnsan refahı zarar görmektedir. Daha önemlisi, devam ederse bu şehir yaşanacak şehir olmaktan çıkacaktır.
Çevresel kaynakları tüketerek hızlı büyüme mümkündür. Ancak tüketecek çevre kalmayınca, yoksullaşma başlayacaktır.
Türkiye ile ilgili yaşanan bir örnek İzmir Körfezi kirliliğidir. Bölgedeki fabrikalar atıkları için arıtma sistemi kurmamışlardı. Bu yüzden üretim maliyetleri daha düşük olduğu için daha fazla kâr etmişlerdi. Buna karşılık çevreye verdikleri zarar, akar suların ve denizin kirlenmesi, balık ölümleri, sağlık sorunları oluşmuştu. Yani fabrikalar maliyetlerini düşürmüştü ve fakat çevreye zararları artmıştı. Kendilerinin katlanması gereken arıtma gibi maliyetler azalmış ve fakat halkın ve çevrenin zararı artmıştı.
O dönemde denizi temizlemek için de bütçeden halkın parası gitti. Giden bu para fabrikaların kaçındıkları maliyetin üstünde oldu. Fabrika sahibi kazandı, tüm toplum kaybetti.
Bir başka yaşanan örneğe ben de şahit olmuştum. Bir çimento fabrikası yıllarca filtre takmamıştı. O bölgede ağaçlar, meyve ağaçları kurumuştu. Çevrede ekinler bitmemişti. Yazlık olarak kullanılan bölge boşalmıştı. Kiralık evler boş kalmıştı.
Ekonomik anlamda çevre sorunundan anlaşılan, öncelikle üretimin dış maliyet yaratmasıdır. Ancak çevre, doğal, ekonomik, beşeri değerlerin bir bütünüdür.
Genel anlamda çevre sorunu, teknolojik faaliyetlerin çevre üzerindeki etkileri herhangi bir proses sonucunda oluşan çevre problemlerini kapsamaktadır. Bu etkilerin belirlenmesi ve azaltılması için Çevresel Etki Değerlendirmesi gibi temel değerlendirme mekanizmalarından yararlanılması gerekir.
Temiz üretim teknolojilerinin kullanılması teknolojik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yöneliktir. Çevre teknolojileri ise oluşan atıkların giderilmesine yönelik olarak kullanılan arıtma alternatiflerini içermektedir. Bugün Türkiye bu konuda epey yol aldı. Hem üretim teknolojileri, hem de arıtmaya yönelik çevre teknolojileri gelişti.
Özet olarak, çevresel zarar tersine döndürülemez ve yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, bir çok çevre sorunu insan ve çevre sağlığı ve insan refahı için yüksek derecede risk taşımaktadır.