Cari Açık Kan Kaybettirdi

2020 yılı dördüncü çeyrekte ekonomi büyüyecek ve fakat büyümeye rağmen işsizler sayısı çok yüksek , yoksullaşma var . Enflasyon bu senede çift hane de kalacak. Bu hengame içinde 2020 de de 39 milyar dolar cari açık verdik.

Normal iktisat Kuralları içinde düşünerek ekonomideki  bu çelişkileri ve bu gizemleri çözemezsiniz. Türkiye’ye özgü literatürde olmayan ve bugüne kadar Dünyanın yaşamadığı bir sorun var. Birileri kur ve borsada doldur – boşalt yapıyor.

İşverenlere ait odalar dernekler toplandı. ‘’Enflasyonu önlemek birinci önceliğimiz olmadı ‘’dediler ve fakat  kimse de bir çözüm önermedi.

Aslında Türkiye’nin birinci önceliği cari açığı düşürmek ve kur istikrarı sağlamaktır. Enflasyon bir sonuçtur.

Cari açık ülkenin kan kaybı demektir. Çözülmesi de zor değildir. Ama meselenin temeli daha olarak Ekonomik İstikrara dayanır ve ekonomik istikrar da  bir bütündür.

Cari açığın önlenmesi, iktisat politikalarında, faiz ve kur politikasında, köklü değişiklikleri gerektirir. Bu konuda alınacak önlemlerin başarısı için , geçiş sürecinde büyümenin ertelenmesi , yeni yatırımların finansmanı gibi  maliyetler ortaya çıkacaktır.

İthal girdi oranı düşürülmelidir.

Küresel süreçte hiçbir ekonominin dışa kapanma veya ithal ikameci politikalar uygulamasına imkân yoktur. Buna rağmen Türkiye’nin cari açık kıskacından kurtulması için önce sanayide kullandığı ithal aramalı ve hammadde payını en aza düşürmesi gerekir.

Bu durumda Pamuk gibi hammaddelerin , iplik gibi ara mallarının Türkiye de üretimine devletin yüksek destek vermesi ve gerekirse geçici bir süre için devletin bu alanda piyasaya girmesi gerekir. 

Kur sistemi değişmelidir.

Türkiye için optimal kur rejimi, ekonomik konjonktürü, mevcut riskleri, piyasa şartlarını dikkate alan ve kurdan dolayı ortaya çıkabilen sosyal maliyetleri minimize eden bir rejim olmalıdır. Bu rejim “yönetimli dalgalanma rejimi” olabilirdi.  Ancak yönetimli dalgalanma için kur MB ‘ elinde döviz rezervinin olması gerekir.  2021 MB swap işlemleri dışına resmi rezervler  eksidedir. Bu günkü şartlarda  Türkiye için yeni kur sistemi  ancak Çin’in uyguladığı yarı sabit kur rejimi olabilir.

Merkez Bankasında reform yapılmalıdır. 

Merkez Bankası kanununu değiştirip , MB’ nın TL yanında ayrıca kuru’ da gözetmesini sağlamak gerekir. İlave olarak MB bağımsızlığı garanti altına alınmalıdır.

Dış ticaret Politikası sil baştan  değişmelidir. 

2020 pandemi yılı olduğu için daha net sonuçlar verecek olan  2019 yılı dış ticaret verilerine bakarsak , Toplam 31 milyar 174 milyon dış ticaret açığımız olmuş. Buna karşılık Rusya ve Çine olan dış ticaret açığımzı daha yüksek  34 milyar 13 milyon dolar olmuş.

AB ‘ ile olan dış ticaretimizden ise açık değil ,  8 milyar 814 milyon dolar dış ticaret fazlası vermişiz. Yani Rusya ve Çine karşı vermiş olduğumuz dış ticaret açığının bir kısmını Avrupa ile olan dış ticaret fazlasıyla kapatmışız. Çin’den teknoloji ithal etmiyoruz. Bavul , plastik , deri eşya , incik -boncuk ithal ediyoruz.  Rusya’ dan diğer ülkelerin aldığından daha pahalı gaz alıyoruz.

Bu şartlarda bu ülkelerle olan dış ticaret politikamızı neden değiştirmiyoruz ? Arada bizi mecbur tutan ne var ? kimler var ?

Doğrusu özellikle Çine karşı dış ticaret politikasını değiştirip , uluslar arası anlaşmaların elverdiği ölçüde gümrük tarifeleri arttırılabiliriz. Kota uygulamak gibi bazı tedbirlerle bazı ürün gruplarının ithalatını zorlaştırabiliriz.

İhracatın küresel rekabet gücünü artıran politikalar gibi ihracatı teşvik eden politikaları da artırabiliriz.

Sonuç olarak ; Kalkınmayı , siyasi , sosyal ve ekonomik istikrar getirir. Cari açık kan kaybıdır ve  ülkenin yoksullaşmasına neden oluyor. Bu alanda reform yapmak için önce siyasette fedakarlık gerekir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir