İkinci çeyrekte, Nisan-Mayıs ve Haziran 3 aylık dönemde, Gayri safi yurtiçi hasılada büyüme oranı yüzde 4,4 oldu. Büyüme oranı Türkiye İstatistik Enstitüsü (TUİK) tarafından enflasyonu barındırmayan, sabit fiyatlara göre hesaplanıyor. Geçen sene ikinci çeyrekte büyüme oranı daha düşük, yüzde 2,8 olmuştu.
Öte yandan yapılan kamu oyu yoklamalarında ve anketlerde ikinci çeyrek büyüme oranı yüzde 3.5 olarak çıkıyordu. Bu anlamda gerçekleşen büyüme tahminlerin üstünde oldu.
1) Büyüme toplam GSYH da ve fert başına GSYH’ da büyüme olarak hesaplanır. Fert başına GSYH ‘ büyümenin refah artışına olan etkisini daha iyi gösteriyor. TUİK’in son tespit ettiği nüfus artış oranı 1,1’dir.Bu şartlarda ikinci çeyrekte fert başına GSYH ‘da büyüme oranı yüzde 3,26’olmaktadır.
2)Sektörler içinde en yüksek büyüme bankacılık sektöründe oldu. Mali aracı kuruluşların faaliyetleri yüzde 8,5 oranında büyüdü.. İnşaat yüzde 7,6, tarım yüzde 5,4 ticaret sektörü yüzde 5,0 ve imalat sanayi ise yüzde 3,4 oranında büyüdü.
İnşaat sektöründe büyüme iki açıdan önemli oldu. Birisi sektörde durgunluktan şikayet ediliyordu. Bu endişe giderilmiş oldu. Diğeri de İnşaat sektörünün özelliğinden ileri geliyor. Zira İnşaat sektörü sürükleyici bir sektördür. Ayrıca istihdam yaratan bir sektördür. Bu sektörde büyüme piyasanın canlanmasına etkili olacaktır.
3)Bu sene ikinci çeyrekte toplam talepte de artış var. Geçen sene aynı dönemde yerleşik ve yerleşik olmayan hane halklarının yurtiçi tüketiminde artış oranı yüzde eksi 0,1 idi… Bu sene ise yüzde 6,4 oranında arttı. Yani talep artışı var. Talep artışı hm piyasada canlanma yaratır ve aynı paralelde 2013 büyüme oranını pozitif yönde etkiler.
Devletin nihai tüketim harcamalarında da geçen sene aynı dönemde yüzde eksi 14,4 oranında bir düşme olmuşken bu sene yüzde 7,1 oranında arttı.
Her durumda, İç talebin artması enflasyon baskısı yaratacaktır. Bu anlamda 2013 enflasyon hedefini tutturmak zor görünüyor.
Devletin nihai tüketiminin büyüme oranından daha fazla artması aynı zamanda bütçe açıklarının da artmasını gündeme getirecektir. Bu anlamda çözüm olarak hazinenin borçlanma limitini artırmak, özelleştirmeyi hızlandırmak, maliyetin vergiler yoluyla topluma yayılması gündeme gelebilir.
Ayrıca devletin nihai tüketim harcamalarının, GSYH’ da büyüme oranından ve yurtiçi tüketim harcamalarından daha fazla artması, seçim ekonomisi rayına girildiğini göstermektedir.
4)Gayri Safi sabit sermaye oluşumunda da geçen sene ikinci çeyrekte yüzde eksi 4.3 oranında düşme olmuştu. Bu sene yüzde 3,7 oranında büyüdü. Bu büyümede canlanmayı gösteriyor.
5)Büyüme oranını, diğer ülkelerle karşılaştırmak başarı veya başarısızlık olarak değerlendirmek yanlıştır. Büyümeyi cari açık ve dış borçla birlikte değerlendirmek gerekir.
Türkiye’de büyümenin cari açığa etkisi var, ancak birebir etkili değil. Zira öte yandan düşük kur nedeniyle de Türkiye’nin ithalatı daha hızlı artıyor ve Cari açık artıyor.
En kritik sorun Türkiye’nin dış borçlarıdır. Yüzde 5 veya daha düşük büyüme oranları ile Türkiye dış borçlarını ödeyecek kaynak yaratamaz.
Dış borçlar GSYH’yı etkiler. Toplam dış borcumuzu 350 milyar dolara yükseldi. Bu güne kadar borcu borçla kapattık. Dünyada likidite daralması borcun – borçla kapatılmasına imkan vermeyecektir. Bu şartlarda Türkiye net dış borç ödeme konumuna gelince kaynak çıkışı olacak ve bu büyüme ile döviz bulsa da dış borçlarını ödemede zorlanacaktır.