Biz Avrupayı, Çin Bizi Sömürüyor

Bu başlık bazılarının ezberini bozabilir… Ancak AKP iktidarından sonra, Türkiye dış ticaret açığını Rusya ve Çine karşı veriyor. İhracatın yarısına yakını AB’ ye yapıyoruz. Çin ve Rusya’ya ihracatımızın toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 2-3 düzeyinde kalıyor.

Açıklanan ocak-Mart 2022 ilk çeyrek’te geçen yılın ayın çeyreğine göre;

  • İhracat yüzde 20,6 oranında arttı. İthalat yüzde 42 oranında arttı. Dış Ticaret açığımız yüzde 138,5 oranında arttı.
  • Üç ayda 26,4 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Ancak bu açığın 21,9 milyar doları, yani yüzde 84’ünü Rusya ve Çine karşı verdik.
  • Rusya ve Çine karşı 26,4 milyar dolar dış ticaret açığı verirken, Avrupa ile olan dış ticaretimizden, 5,6 milyar dolar fazla verdik.

2021 yılında yalnızca Çin’e karşı 28,5 milyar dolar açık verdik. Çine her yıl 20 milyar dolar üstünde dış ticaret açığı veriyoruz. Bizim aklı evveller, Avrupa kapitalizmini kınıyor. Siyasilerimizde Avrupa ‘yı haçlı olarak ilan ediliyor.

2003 yılından Mart 2022 sonuna kadar toplam dış ticaret açığımız 858 milyar dolar. Bu açığın yarısı kadarını Çine karşı vermişiz.

Çin’den yatırım malı ve teknoloji ithal etmiyozuz. Bazı makine ve techizat ithalatı da ithalat içinde önemli yer tutmuyor. Türkiye Çin’den ithal ettiği   “tekstil ürünleri” yolcu gemisi, mobilya, deri kösele, ayakkabı, plastik eşya , oyuncak ithalatına sınırlama ve kota getirebilir. Çine karşı dış ticaret açığımız 10 milyar doların altına düşse, cari açığımız önemsiz seviyeye geriler.

Hükümet neden bunu yapmıyor? Kim engel oluyor? Baskı yapan hesaplar ve lobiler mi var? Muhalefet, toplum, medya Çinin bizi sömürmesine neden kayıtsız kalıyor?

Aslında dış ticarette ve dış ilişkilerde Rusya ve Çin’i ayrı tutmak gerekir. Dış ilişkiler açısından, Çin Rusya’nın Ukrayna işgaline destek vermiyor. Türkiye ile olan dış ilişkilerinde de Rusya ve Çin farklı konumdadır.

Türkiye doğal gaza ihtiyacının yüzde 40’ını Rusya’dan alıyor. Dünyanın en pahalı doğalgazı olarak görülüyor. Bundan sonra Türkiye daha uygun şartlarda gaz temin etmek veya alternatif enerji çözümleri bulmak zorundayız.

Tahıl ihtiyacımızın yüzde 64,6’sını Rusya’dan ithal ediyoruz. Tahıl ithalatında, Polonya, Bulgaristan, Arjantin gibi alternatif ülkeler olduğu için Türkiye  tahıl temininde sıkıntı çekmez.

Türkiye’nin Rusya’ya ihracatında ilk sırayı, Meyve-Sebze alıyor. Standartları tutturunca Sebze ve meyve ihracatı her ülkeye yapılabilir.

Akkuyu Nükleer Santrali, tartışmalıdır. Bu santrali devletin yapması gerekir.

Dış Ticarette sömürü düzeyine gelen ilişkilere rağmen Rusya ve Çin diye direnenlerin gerekçeleri iktisadi açıdan rasyonel – akılcı olamaz. Neden direniyorlar? 

  • İdeolojik açıdan batıya tepki duyanlar, ideolojiyi ülke çıkarlarından önde mi tutuyorlar?
  • Rusya ve Çin’den yaptığımız ithalattan pay alanlar mı var ? Zira her iki ülke de demokrasi ve denetim olmadığı için, kaçak- göçek işlere ve kişisel çıkar ilişkilerine daha uygundur.
  • Tek parti devleti ve Otokrasi isteyenler, Avrupa demokrasi ve hukuk standartlarını, haksız zenginlikleri için risk olarak görenler mi var?  Çünkü Rusya da kendisi gibi otokratik yönetimler istiyor. Otokrasiyi destekliyor. Söz gelimi Rusya güdümündeki Bağımsız Devletler Topluluğunun 9 üyesi arasında, insan hakları ve demokratik özgürlükler olarak özgür statüde ülke yoktur.

Türkiye gerçeklerle yüzleşmezse, dış açıklar dış borçlarda temerrüt yaratacaktır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir