Osmanlıda ve Türkiye ‘de batılılaşma her zaman bilim , teknoloji ve demokraside batı standartlarına ulaşma hedefi olmuştur. Avrupa Birliği (AB ) üyeliği ise ,batılılaşma araçlardan yalnızca birisidir.
Demokrasi dünyaya batının hediyesidir. 1215 yılında İngiltere’de Magna Carta , 1525 yılında Almanya’da Köylülerin 12 maddesi , 1789 Fransız ihtilali nedeniyle Avrupalı demokrasi için bedel ödemiştir. Doğal olarak ta Demokrasinin beşiğidir.
Osmanlıda batılılaşma bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış. Osmanlı da bedel ödemiştir. 1839’da Tanzimat’ın ilanı, 1876’da Kanuni Esasi’nın ilanı,
1908’de Hürriyetin İlanı, Türkiye Cumhuriyetinin batılılaşma yolunda referans noktalarını oluşturmuştur.
Türkiye , bu günkü AB’ nin çekirdeğini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ‘ye üyelik başvurusunu 31 temmuz 1959 yılında yaptı. Ancak ondan önce 5 Mayıs 1959 ‘da kurulmuş olan Avrupa Konseyinin 9 Ağustos 1949 ‘da 12 kurucu üyesinden biri olmuştu. Avrupa İnsan hakları Mahkemesi de Avrupa Konseyine bağlıdır.
Türkiye o zaman batılılaşma anlamında batılı ülke olmuştur..
Batılılaşma ile Avrupa Birliği üyeliği farklıdır. Bu gün Türkiye’nin AB ‘den uzaklaşmasına her iki tarafından yanlışları olmuştur.
Türkiye , Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olmakla birlikte , AB’ nin ilişkilerde ön şart olarak gördüğü İnsan Haklarında , Demokratik özgürlüklerde , siyasi özgürlüklerde 1960 darbesi ,1972 darbesi , 1980 darbesi ile geri düşmüştür. 1980 darbecileri siyasi hakları , siyasi tercihleri sınırlamış ,sonrasında siyasi partiler de işlerine geldiği için aynı yolu takip etmişlerdir. Siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu değiştirmemişlerdir.
AB vesayeti kaldırıyorum ve demokrasinin önünü açıyorum diyen AKP ‘ye güvenmiş ve 2004 Avrupa Parlamentosu müzakerelere evet demiş 3 Ekim 2005’te Lüksemburg Müzakerelerin devamına karar vermiştir.
Gel gör ki , 2013 17-25 Aralık sonrasında Türkiye , insan hakları ,demokratik özgürlükler , basın özgürlüğü , hukukun Üstünlüğü , yargı bağımsızlığı konusunda Dünyanın en hızlı geri düşen ülkesi olmuştur.2016 Fetö darbesi ile gelen OHAL de işin tuzu biberi olmuştur.
Avrupa ‘ya gelince , eğer Avrupa Birliği akıllı davransaydı , Türkiye ‘yi üye yapar ve Türkiye’de demokratikleşmeye katkıda bulunurdu. Tersine Avrupa aşırı egoist davranarak , Türkiye’ ile şertleşmeyi tırmandırdı.
Üç gün önce 14.Eylül’de New York Times’te Kıshore Mahbubani imzalı ve ‘’Yeni Dalga Dünya Liderleri ‘’ başlıklı bir yazı yayınlandı. Bu yazıda’’ Batı’nın yaptığı hatalar , Erdoğan ve Putin gibi batı karşıtı keskin köşeleri olan liderlerin doğmasına yol açtı … Türkiye’nin ta 1987 de AB başvurusu reddedilirken Slovakya , Letontya ,Estonya gibi küçük ve batıyı yeni seçen ülkeler kabul edildi. Bu durum Laik batı yanlısı Türklerin siyasi duruşunu baltaladı. ‘’ deniliyor.
Batı için bu gün söylenecek son söz şöyledir : Avrupa’nın kendisi de batılılaşmanın gerisinde kaldı.
Bize gelince :
· Avrupa Birliği ile olan olumsuz ilişkileri , Laiklikten vazgeçme veya laikliği askıya alma anlamında istismar etmeyelim ,
· Avrupa’nın tavrını , içerde demokrasinin yolunu kesmek , otokrasiye gitmek için bahane olarak kullanmayalım .
· Son yıllarda İnsan hakları , demokrasi , hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı mevzilerinde ortaya çıkan kayıplarımızı lafla değil uygulama ile ve hızla telafi ederek , Avrupa’ya kim olduğumuzu gösterelim.