Neden Yoksullaştık?

Dünyada ve Türkiye’de yoksulluğun, gelir dağılımı politikaları, istihdam politikaları, sosyal devlet, kamu kaynaklarının yanlış kullanılması, popülizm gibi genel nedenleri vardır.  Türkiye’de bu yanlışlara ek olarak ; öteden beri devam eden cari açık ve son yıllarda daralma veya düşük büyüme  , kur artışı ve pandemi de yoksulluğu artırdı.

Sürekli cari açık vermemiz aynı zamanda yurt dışına kaynak transferine sebep oldu. Dış borçlarda faiz ve sıcak para yoluyla yüksek kar transferleri yoksulluğu artırdı.  Dahası iktidar yapısal çözümlere gitmedi ve  piyasayı canlı tutmak için zaman zaman  özellikle kamu bankaları aracılığı ile aşırı kredi genişlemesine gitti . Büyümenin Enflasyonla finansmanı , ekonomide kırılganlığı artırdı. Gelir dağılımını bozdu. Yoksulluğu artırdı.

1) Cari açık yoksullaştırdı.

Türkiye 2003 yılından 2020 sonuna kadar 611,2  milyar dolar cari açık verdi. Cari açığın büyüklüğünü daha iyi görebilmek için 2020 GSYH ‘ ile karşılaştırabiliriz. 2020 yılında Türkiye’nin  GSYH’sı 713 milyar dolardır.  Demek ki Türkiye 2003 – 2020 arasında bir yıla yakın bir zaman yalnızca açığa çalışmış. Yani 17 sene kendimize , bir sene cari açık  verdiğimiz ülkelere çalışmışız. Bundan daha büyük sömürü olur mu ?  Netice olarak , cari açık demek  kaynak kaybı ve yoksullaşma demektir.

2.) Fert başına GSYH ‘da daraldı.

Türkiye de ortalama yıllık nüfus artış hızı yüzde 1,4’tür. 2019 yılında GSYH yüzde 0,9 oranında arttı ve fakat fert başına gelir yüzde 0,5 dolayında daraldı.2020 de yüzde 1,8 büyüdü ve fakat fert başına gelir artışı çok düşük yüzde 1,24 oldu. 

3) Kur artışı enflasyona yansıdı.

MB reel kur endeksine göre, TL döviz karşısında yüzde  35 oranında daha düşük değerdedir.  TL değer kaybı, madalyonun tersi kurun artması ithalat yoluyla doğrudan üretim maliyetlerini ve Yİ- ÜFE’yi artırıyor. Yİ-ÜFE’de perakendeye ve TÜFE oranlarının artmasına neden oluyor.

Gelirler aynı oranda artmadığı tersine daraldığı için, enflasyon halkın satın alma gücünün düşmesine neden oluyor.

İşçi ve memur daha çok kaybediyor. Çünkü TÜİK’ in açıkladığı ve zam olarak düzletme yaptığı ortalama TÜFE oranı, mutfak enflasyonundan daha düşüktür. Bu durumda Türkiye’de TÜİK geçinme endeksi hazırlamadığı ve düzeltme bu endekse göre yapılmadığı için , işçi ve memurun  satın alma gücü düşüyor ve yoksullaşıyor.

4) Pandemi yoksuluğun tuzu -biberi oldu.

İMF’  0cak 2021 tarihi itibarıyla  pandemi nedeni ile ülkelerin aldığı mali önlemleri yayınladı. Aşağıdaki grafikte pandemi nedeni ile ülkelerin yaptıkları sağlık harcamaları ve gelir desteğinin GSYH ‘daki payı yer alıyor. Türkiye Meksika’dan sonra sondan ikinci sıradadır.

PANDEMİDE ÜLKELERİN YAPTIKLARI SAĞLIK HARCAMALARI VE PARASAL DESTEKLERİN GSYH İÇİNDEKİ PAYI (YÜZDE)

DİSK-AR’ın hazırladığı “Dünyada ve Türkiye’de Covid-19’un Sosyal ve Ekonomik Etkileri ile Mücadeleye Ayrılan Kaynaklar” başlıklı raporda da  ,   Türkiye  pandemiyle mücadeleye GSYH’ sının yüzde 1,i1’ kadar kaynak ayırdığı için  dünyada en az kaynak ayıran ülkeler arasında olduğu belirtildi.

Ayrıca rapora göre ; Türkiye’de Kovid-19 kapsamında 2020 yılında yapılan toplam nakit desteği 42,8 milyar TL’dir. Türkiye tarafından yapılan nakit destek ve harcamalar hem oransal hem de miktar olarak diğer ülkeler ile karşılaştırılamayacak kadar düşüktür. Öte yandan Türkiye’de yapılan toplam 42,8 milyar TL’lik nakit transferin 35 milyar TL’si işsizlik sigortası fonundan, yaklaşık 6,4 milyarı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan ve 2 milyar TL’si ise bağış kampanyasından sağlanmıştır. Böylece Türkiye tarafından yapılan nakit desteklerde bütçeden doğrudan ayrılan kaynak söz konusu değildir. ‘’

Sonuç olarak , günübirlik politikalar başarısızdır. O kadar ki dışardan bakınca bu  politikalar ile Türkiye sanki bilerek  yoksullaştırılmış şeklinde bir algı yaratıyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir