2016 yılı için memurlara verilen yüzde 6+5 zam oranı, maaşlarda ayda ortalama yüzde 8.56 artışı ifade ediyor. 2016 enflasyon beklentisi de bu düzeylerdedir. Ancak, memura 2016 yılında milli gelirde beklenen yüzde 2.5 veya yüzde 3 artıştan hiç pay verilmedi.
Hükümetler her zaman ‘’memuru enflasyona ezdirmeyiz‘’ diyerek memuru ve kamuoyunu kandırıyorlar. Çünkü memurun milli gelirdeki reel artıştan da yani büyümeden de pay alması gerekir. Zira emeğin de milli gelir artışında payı var.
Hükümetlerin enflasyonla göz boyaması nedeniyledir ki bugüne kadar memurun nisbi durumu kötüleşti. Aslında bazı özel sektör firmaları da zam oranlarında, geçmiş yılların enflasyonu veya devletin zam oranını dikkate alıyorlar. Sonuçta yalnızca memur değil, emeğin milli gelirden aldığı pay da düşüyor. Mamafih, maaş ve ücretlerin milli gelirden aldığı pay, 2001 yılında yüzde 7.1 iken, 2014 yılında yüzde 4.8’e geriledi. ( Aşağıdaki grafik )
Gelirden düşük pay alanların zaman içinde toplam servet içindeki payları da azalıyor. Aslında Türkiye’de yalnız işçi ve memur değil, tüm halkın toplam servetten aldığı pay azaldı.
2001 yılında, toplam servet içinde nüfusun yüzde 99’unun payı yüzde 60.6 idi. Buna karşılık nüfusun en zengin yüzde birinin toplam servetten aldığı pay yüzde 39.4 idi. Nüfusun yüzde 99’luk kesimin payı her yıl düştü… En zengin yüzde birlik kesimin aldığı pay ise giderek arttı. 2014 yılında nüfusun yüzde 99’unun payı yüzde 54.7’ye geriledi, buna karşılık en zengin yüzde birin payı ise yüzde 54.3’e yükseldi.
Başka bir ifade ile zenginliği servetle ifade ettiğimizde, son 14 yılda, zengin daha zengin oldu. Fakir daha fakir oldu.
Elbette, sorunun temelinde, Hükümetlerin uyguladıkları ekonomik politika tercihleri geliyor. Ne var ki, Küreselleşme ile spekülatif sermaye Dünyada olduğu gibi Türkiye de de hem ekonomiye, hem de siyasete hakim oldu.
Söz gelimi, küresel süreçte ülkenin ekonomik anlamda ulusla çıkarlarını ön planda tutmayı hedefleyen ‘’Ulusal Politikalar ‘’ AKP ve CHP tarafından dışlandı.
Türkiye de IMF’de küreselleşmenin ayağını oluşturdu. IMF, Türkiye de 2000 ve 2001 yıllarında peş peşe yaşanan finansal krizlerin, dünya ekonomisine ve özellikle ABD gibi büyük ortaklarına sıçramasını önlemek için, ayrıca vereceği kredinin geri dönmesi için, kredi şartları belirledi. IMF kredi almak isteyen her ülkeye belirli şartlar empoze ediyor. Kendi açısından haklı da olabilir.
Mamafih, haksız olduğu taraflar da var:
1. 2000 yılında sabit kur politikası öneren IMF 2001 krizinde bunun 180 derece tersini yani dalgalı kur politikasını istedi. Aslında arada kontrollü kur politikası gibi Türkiye şartlarına daha uygun politikalar olabilirdi.
2. Öne sürdüğü politikaların uygulanmasını sağlamak için ayrıca Hükümete bakan gönderdi.
3 . Bu politikaları Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alacağını bile bile önerdi.
(Yarın devam edecek)