YOLSUZLUKLAR EKONOMİYİ VURUYOR

Siyasi sorunların ekonomiye etkileri açısından Türkiye bugüne kadar yaşamadığı ve muhtemelen bundan böyle hiçbir zaman yaşayamayacağı kritik bir dönemden geçiyor. Yolsuzluk  tartışmaları, demokrasi, siyasi özgürlükler ve insan hakları ihlalleri, gelişmiş demokratik ülkelerde karşılığını  “Türkiye’ye karşı yeni bir dolaylı ekonomik ambargo” şeklinde buluyor. Bu ambargo, FED raporları, uluslararası örgütlerin açıklamaları,  Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve hatta Raiting kuruluşlarının bankaları gözetim altına alması şeklinde oluyor. Dolaylı ambargo ekonomiyi vuruyor ve kırılganlığı artırıyor. Türk bankaları artık daha yüksek faizle dış borç alabiliyor.    

Türkiye’de 10 bankayı izlemeye alan derecelendirme kuruluşu Moody’s bile gerekçe olarak, ekonomideki büyüme sorunu ve bankaların fonlama maliyetlerinin artması yanında “politik yapıdaki riskli hava’yı” gösteriyor.
Aynı şekilde yolsuzlukların lafı bile yabancıların olumsuz tavır almasına neden oluyor. Halk Bankası genel müdürünün iki ay gözaltında tutulması bu bankanın dış itibarını düşürdü.  
19 Şubat 2001 tarihindeki toplantısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattı. Başbakan Bülent Ecevit, yaşanan tartışma sonunda toplantıyı terk etti ve basın açıklaması yaptı. Piyasada panik oluştu. Borsa çöktü, döviz fırladı. 

 


Eğer bu olay olmasaydı ve Ecevit duygusal davranıp basın toplantısı yapmasaydı, o gün kriz olmazdı.. Ancak kriz enerjisi o kadar birikmişti ki, o ay veya sonraki ay bir kriz olacaktı. 
Bugünkü sorun, çok daha ağır… Çünkü zaten ekonomide sıkıntı devam ediyor. Durgunluk var. İşsizlik arttı. Enflasyon artıyor. Kur arttı. En fazla da dış borç sorunu ortaya çıktı. Bu kötü gidişatta, küresel konjonktürün etkisi var. Bizim kadar olmasa da bazı gelişmekte olan ülkeler küresel konjonktürden etkileniyor. Ancak bizim farkımız  “kör parmağım gözüne” gibi sonucun bir ekonomik felaket olacağını bile bile siyasetin gerilmesidir. 
Türkiye’nin en fazla sıkışacağı konu, vadesi bir yıl ve daha kısa olan, kısa vadeli dış borçlardır. Bu borçların çevrilmesi, ya zor veya daha pahalı olacaktır. 

Bir yıl ve daha kısa vadeli dış borç stoku, 125.9 milyar dolara yükseldi. Bu borcun 87.3 milyar doları bankalara aittir.  Bankalar bu dış borçları düşük kur uygulaması sırasında aldılar. Şimdi kur normal dengesine gelince bankaların borç yükü arttı. Ayrıca bankalar aldıkları bu dış kredileri içeride sattılar. Şimdi durgunluk nedeniyle sanayide kredi ödeme sıkıntısı olursa, bankalar zora girecektir. Yetmedi, siyasi gerginlik nedeniyle bankalar bu dış kredileri bugün daha yüksek faizle ancak alabilmektedirler. Yani kısa vadeli borçları çevirirken, bankaların maliyetleri artacak ve karları azalacaktır. Siyasi sorunlar tırmandıkça, Türkiye dünyaya kafa tutukça bu riskler artacaktır. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir