YOKSULLUĞU SİYASETÇİ YARATIYOR

Bir yandan küreselleşme, bir yandan AKP’ nin günübirlik politikaları, Türkiye de fakirlik sorununda dengeyi bozdu. Bunun içindir ki bu seçimde yoksullukla mücadele ön plana çıkacaktır.

 

Aslında, yoksullukla yaşam memnuniyeti farklıdır.  Yaşam memnuniyeti daha çok insanların beklentisi ile ilgilidir.

 

 

Öte yandan bu beklentiler, gelenekler, inançlar,  yoksulluğun da farklı algılanmasına neden olabilir. Nasıl ki sıcaklıklar, nem oranı, havanın kapalı olup olmadığına göre hissedilirse aynı şekilde yoksullukta farklı algılanabilir.

 

Temel de, Yoksulluk günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle, yiyecek, içecek, barınma, giyim-kuşam gibi temel ihtiyaçların aksaması  olarak tanımlanabilmektedir.

 

Dünyada küreselleşme yoksulluğu artırdı. Zira, Küreselleşme, yalnızca sermaye hareketleri üstüne kurulu bir düzendir. Sermaye hareketlerine de sıcak para ve spekülatif sermayeyi temsil eden hedge fonlar hakimdir. 

 

Küreselleşme hevesi, iktisatta Ricardo’nun “karşılaştırmalı üstünlükler teorisi” nden ilham aldı. Bu teoriye göre ülkelerin iş bölümü ve uzmanlaşmaya dayanan ticaretleri, fırsat maliyetleri açısından maliyetlerin düşmesine, üretilen malın artmasına imkan sağlar. Bu yolla dünya üretimi ve dünya refahı artar. Ne var ki, uygulama farklı oldu.

  • Dünya ekonomisi ve hükümetleri de finansal sistemin hakimiyeti altına girdi. Gelişmekte olan ülkelerde, siyaseti de spekülatif sermaye dizayn ediyor.
  • Mal hareketleri önünde yine gümrükler var.
  •  Maalesef emeğin dolaşımı serbest olmadığı gibi tersine sınırlama gelmiştir.
  • Sosyal dengeler daha çok bozuldu. OECD’ nin bir raporuna göre, Çin ve Hindistan gibi nüfusu yüksek ülkelerde, milyonlarca insan açlıktan kurtuldu… Ancak dünyada fakir- zengin farkı arttı. Sendikalar zayıfladı. İşçiler korunmuyor. Çocuk yoksulluğu arttı.

 

Küreselleşmeyi dizayn eden güçler arada bir de, Dünya bankası yardımları veya milenyum kararları gibi kararlarla yoksula yardım etme projeleri yapıyorlar. Örneğin, 2000 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde 189 ülke temsilcisi tarafından Milenyum Deklarasyonu imzalandı.

Yoksulluk, eğitim ve sağlık, hastalıklarla mücadele konusunda 25 yıllık bir perspektif içinde ele alındı. Aradan geçen yıllarda, dünyada yoksulluk oranı daha çok arttı. Çünkü, bu yardımlar temel çözüm olan dünyada işsizliğin önlenmesine hizmet etmeyen kararlardı.

 

AKP’nin günübirlik politikaları, ülke çıkarlarını gözetmeyen piyasa yaklaşımı, Türkiye’nin küreselleşmeden en zararlı ülke olarak çıkmasına yol açmıştır. Değerli TL, yüksek cari açıklara ve bu nedenle ülke dışına kaynak çıkışan neden olmuştur. İşsizlik platosunun sıçramasına ve yoksulluğun artmasına yol açmıştır.

 

Muhalefet partileri, yoksulluğun temelli çözülmesi için hiçbir alternatif geliştirememişlerdir. Tersine ayni ve nakdi yardımlarla bu sorunu buzdolabına koymayı öngörmektedirler. Maalesef bazı genel başkanlar, seçim sloganı ile yoksulluğun önlenmesi, işsizliğin azaltılması için uygulanacak uzun vadeli ekonomik programın farkını halen anlamamıştır.

 

Bunun içindir ki, seçim tartışmalarının maalesef işsizliğin azaltılması ve yoksulluğun ortadan kalkmasına ciddi katkısı olmayacak, tersine seçim sloganı düzeyinde kalacak ve kısır çatışmaların ötesine geçemeyecektir.

 

Neden bu kısır döngü içindeyiz… Çünkü bizdeki siyaseti de küresel spekülatif sermaye dizayn ediyor. Ciddi önlem almamıza izin vermezler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir