Türkiye G-20’ler içinde ekonomik büyüklük olarak, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla sıralamasında, 17 sırada yer alıyor. 2010 yılında Çin’den sonra ikinci daha hızlı büyüyen ülke olduğu için daha üst sıralara çıkacaktır.
GSYH ‘nın büyük olması, bir ülke halkının fakir mi? zengin mi? olduğunu göstermez. Halkın refah düzeyini göstermez.
Örneğin, 1 milyar 350 milyon milyar nüfuslu Çin’de yaşam seviyesi, 307 milyon nüfuslu ABD’ye kıyasla oldukça geridedir… Çinlilerin Amerikalıların yaşam seviyesine ulaşabilmesi için en az bir asır geçmesi gereklidir.
Çünkü Halkın refah düzeyini gösteren fert başına ortalama gelir, ABD’ de 46 bin dolar, Çin’de 6 bin dolardır.
2010 yılında fert başına düşen Milli gelirimiz 10.000 dolara yükseldi. 60 yıl önce fert başına gelir 150 dolardı. Ne var ki nereden nereye geldik sorusuna, yalnızca kendi gelirimize bakarak cevap veremeyiz. Örneğin 60 yıl önce Yunanistan ile bizim fert başına gelirimiz eşit idi. Bu gün onların fert başına geliri 30.000 dolar… Yani bizim üç katımızdır.
Kaldı ki, 10 bin dolarda bir anlam ifade etmiyor. Daha önemli olan gelirin nasıl dağıldığıdır… Japonya da fert başına düşen gelir bizim 3.5 katımız, yani 35 bin dolardır. Ne var ki iki yıl önce, Türkiye de dolar milyarderi sayısı 28 Japonya’da 19 olarak açıklandı.
AKP iktidarının halkı nasıl fakir bıraktığını, devlet kurumlarının resmi rakamları daha net gösteriyor.
1) TÜİK’ in 2009 yoksulluk çalışmasına göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 825 liradır. 2011 yılı ilk yarısında Hükümetin 4 kişilik bir aile reisi çalışan için verdiği asgari ücret 659.83 liradır.
Şunu sormalıyız… Hükümet TÜİK’ in yoksulluk araştırmasını okumadı mı? Okuduysa 2011 asgari ücret düzeyini 2 yıl önceki yoksulluk seviyesinin altında kazara mı tespit etti?
2) Hazine Müsteşarlığının Türkiye ekonomisi ile ilgili güncel bilgileri içinde, Avrupa Birliği ülkeleri ve aday ülkelerinin kişi başına düşen GSYH rakamları yer alıyor. Fert başına gelir sıralamasını düzenleyen grafiğe göre 35 ülke içinde Türkiye sondan üçüncü sırada yer alıyor. Bizden sonra az farkla Bulgaristan ve Makedonya var. 20 yıl önce piyasa ekonomisine geçen doğu Avrupa ülkelerinde fert başına gelir bizden daha yüksektir.
3) Yine aynı şekilde hazinenin güncel bilgileri arasında, ‘’reel gelir farklılıkları ve kaynakları‘’ tablosu var. 30 OECD ülkesi, satın alma gücü paritesine göre fert başına gelirlerinin ABD ortalama fert başına gelirden farkına göre sıralanmış. Türkiye eksi 69 farkla en son sırada yer alıyor. Başka bir ifadeye göre bu 31 OECD ülkesi içinde göreceli olarak en fakir ülke Türkiye’dir.
4) Bir başka tabloda, gelir ve kar üzerinden alınan vergilerin GSYH oranları yer almaktadır.
Gelir ve karlar üzerinden alına vergilerin oranı, vergi adaletinin de bir göstergesidir. Çünkü bu yolla az kazanan az, çok kazanan çok vergi veriyor.
31 OECD ülkesinin gelir ve kar üzerinden alına vergilerin GSYH oranı ortalaması, yüzde 13.2’ dir. Türkiye’de bu oran yüzde 5.7’dir. Yani Türkiye de vergiyi fakir- fukara ödüyor. Zengin- fakir herkesin aynı oranda ödediği KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin payı çok daha yüksektir.
5) TÜİK verilerinden hesaplanmış sanayide Reel Ücretlerle ilgili değişime göre, 2008 yılının 3. Dönemi ile 2010 yılının ikinci dönemi arasında geçen iki yılda, sanayide çalışanların reel ücretleri yüzde 5.57 oranında düştü.
Halkın yüzde 90’ının yoksullaşması, bir yılda – beş yılda anlaşılmayabilir. Ancak zaman içinde negatif birikim olur. Bu birikim anarşi ve terör olarak, sosyal patlama olarak ortaya çıkar. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi, bu negatif enerji birikimini önleyecek çözümler geliştirmektir.