2010 bütçesi, 14 Aralıkta Mecliste genel kurula geliyor. Maalesef ekonomik krizin çalışanlar için getirdiği sorunları daha çok artırıyor.
1) Gerek orta vadeli programda ve gerekse 2010 bütçesinde işsizlik hedefinde bir düşme yer almıyor. Tersine artacağı anlaşılıyor.
Aslında işsizlik konusunda Türkiye G-20’ler içinde, İspanya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Ancak gerçek işsizlik oranını dikkate alırsak, birinci sıraya çıkıyor.
2002 yılında ortalama işsizlik oranı yüzde 10.3 idi. 2009 yılında bu oran orta vadeli mali planda yer aldığı gibi yüzde 14.8’e yükseldi.
Türkiye’de 2 ile 2.5 milyon işsiz, iş aramadığı veya iş aramaktan umudunu kestiği için TÜİK tarafından işsiz sayılmıyor. Bunları “iş bulsalar çalışacaklar” şeklinde vasıflandırıyor. Avrupa’da, işsiz kalanlar gerekli kurumlara hemen başvuruyor. Türkiye’de başvursa da bir sonuç olmadığı için, başvurmuyor. Bu nedenle İspanya ile karşılaştırmak için, umudu kaybolan veya iş aramayanları da işsiz kabul etmek gerekir. Bunları da katarsak, Türkiye’de gerçek işsizlik oranı yüzde 20’ye çıkıyor.
2) AKP İktidarı ve Hükümet işsize iş yaratmak istemiyor. Uyguladığı iktisat politikası, düşük kur ve ithalata dayanıyor. İstihdam yaratan iç yatırımlar yapılmıyor.
2010 bütçesinde sosyal yardımlaşma fonuna aktarılacak kaynağın yüzde 26.7 oranında artırılması, ilk bakışta gelir dağılımı açısından ve talep artışı açısından olumlu görünüyor. Ancak bu uygulama Hükümetin geçmiş uygulamalarına bakarsak, siyasi istismara, yolsuzluğa ve adam kayırmaya açıktır. Eğer Hükümet poşet dağıtmak yerine yatırımları artırıp, yeni iş alanları yaratsaydı aynı zamanda işsizlik azalırdı. Çin atasözü ile Hükümet halka balık tutmasını öğretmiş olurdu. Balık dağıtmanın sonu yoktur.
Kaldı ki, Hükümet devlet yardımlarını siyasi istismar aracı olarak kullanıyor. Bu durum AB 2009 ilerleme raporunda da yer alıyor… Raporda, “devlet yardımlarının şeffaf olmayan biçimde verilmesine devam edilmiştir” deniliyor.
3) 2010 bütçesi Memurun satın alma gücünü daha çok düşürüyor.
2010 bütçesinde, memurlara ilk altı ay yüzde 2.5 artı ikinci altı ay için de yüzde 2.5 zam yapılması öngörülüyor. Bu zamların 2010 yılı ortalaması yüzde 3.78 dir. 2010 enflasyon ortalamasının da iki puan altında kalmaktadır. Yani memurun reel olarak geliri düşmekte ve satın alma gücü azalmaktadır.
Aslında memur sendikaları, 2010 maaş zammı olarak, yüzde 5 artı 5 istediler. Hükümet direnince yüzde 4 artı 4’e indirdiler. Yani ortalama yüzde 6.08’e indirdiler ki maaş zamları hiç olmazsa ortalama enflasyon kadar olsun. Ne var ki hükümet bu zammı da kabul etmedi. Bu defa uzlaşma kuruluna gidildi. Uzlaşma kurulu 4 artı 4’ü uygun buldu. Ne var ki hükümet buna da uymadı.
Maliye Bakanı bütçe sunumunda, enflasyon farkının verileceğini söyledi. Ancak verilse bile bir yıl gecikmeli verildiği için yaşanan enflasyonu telafi edemez… Kaldı ki, memura verilecekse ortalama enflasyon değil, mutfak enflasyonunu telafi edecek fark verilmelidir.
4) Esnafın durumu da iç açıcı görünmüyor. Zaten süper marketlerle rekabet edemeyen esnaf için de bütçede bir şey yok.
Bütçe krizden çıkış bütçesi olarak tarif ediliyor… Ancak gerek orta vadeli programda ve gerekse 2010 bütçesinde ekonomiyi canlandıracak ve büyümeye geçiş için ilave başka bir önlem de yer almıyor. Esnaf kredilerine, tarımsal kredileri de faiz desteğine, ihtiyaç desteğine ve yüzde 5 işveren prim desteğine devam edileceği açıklanıyor. Ancak bu güne kadar esnafa imkan sağlansaydı, Türkiye’de en hızlı fakirleşen sınıf olmazdı.