İYİLİK GİDER NAMI KALIR

Güneş gazetesinde İsmail Cem ile birlikte çalışan bir gazeteci arkadaşı , rahmetliyi şöyle tanımlıyor..

·       Batı disiplini içinde çalışırdı.

·       İşini çok ciddiye alırdı ve mutlaka bitirirdi.. Gazetecilikte , TRT genel müdürlüğünde , politikada , Kültür ve dış işleri bakanlıklarındaki başarısı aynı sonucu veriyor..

·       Üretkendi… Üretmediği zamanlarda sıkılırdı.

·       Sosyal Demokrasi üstüne çok düşünürdü.. Düşündüklerini

·       Aylık bültenler olarak partinin tüm örgütlerine gönderirdi.

·       Aynı zamanda sosyal demokrasi üstüne kitaplar yazdı.

Her toplum iyi niyeti ,dürüstü  ve çalışanı er veya geç mükafatlandırır.. Ancak Türkiye’de toplum daha vefalıdır.. Kendisine politikada gerektiği önemi ve yeri verdi. 

Elbette yine her toplumda yanlış insanlar vardır.. YTP’ nin kuruluşunda Kemal Derviş başı çekerken , sorunlar İsmail Cem üstünde kaldı. O gün kendisini yarı yolda bırakan birisi  bu gün cep telefonlarına mesaj çekerek kendisine sahip çıkıyor!

CHP ve Genel Başkan  deniz Baykal , İsmail Cem’e  bir vefa örneği gösterdi..

YTP 2004 yılında CHP’ye katıldı.. İsmail Cem parti meclisine seçildi.. CHP bilim- kültür platformu başkanı oldu.. Parti kendisini her yerde bir  genel başkan gibi karşıladı..

Hele Baykal’ın gösterdiği vefa, tarif edilmez bir örnek oldu.. Partinin her toplantısında , Deniz Baykal kendine ayrılan yerde oturmazdı , İsmail  Cem’in yanındaki koltuğa otururdu.. İsmail Cem’in yer değiştirip , daha fazla rahatsız olmasına imkan vermezdi.

Ayrıca Parti meclisine katıldığı zamanlarda , kürsüden teşekkür ederdi . Hiçbir genel başkan , hiçbir politikacı Deniz Baykal kadar vefalı bir insan örneği olamamıştır.

Başkasına külfet yüklemekten  çok çekindiğine şahit oldum.. rahmetlinin yatı , benim yönetim kurlunda olduğum göcek’te ki Club marinada Bağlıdır.. Bakanlığı zamanında veya sonrasında  Yatına geldiğinde kimseye haber vermezdi.. Sessizce gelir ve giderdi. Rahmetli veda şiirinde de zaten ‘’Kimseye pek gözükmeden..ve kimseyi rahatsız etmeden ‘’ diyor.

 

Dış politikada  damgasını vurduğu işler var.. Birisi , Kıbrıs ‘ta iki bağımsız devletten oluşan konfederasyon fikridir.. Bir diğeri Bulgaristan ve Yunanistan ile olan ilişkilerdeki başarısıdır.

O zamanki Bulgaristan Dış İşleri Bakanı Nadehda Mihailova ile Yunanistan Dış İşleri Bakanı Yorgo  Papandreu ile trakyada üçlü toplantı yaparak, yakınlaşmayı sağladı.

İsmail Cem Türkiye’nin değil , Dünyanın büyük kaybıdır.. Tanrıdan rahmet diliyorum.

yıt dışılıktan herkes şikayetçi.. Devlet… İşveren… İşçi…

Devlet şikayetçi … Çünkü Maliye gerekli olan vergiyi toplayamıyor.. Üreticiden  faturasız ve vergisiz çıkan bir mal , tüketiciye kadar vergisiz gidiyor.. Gelir ve kurumlar vergisinden tutun, KDV’ye kadar vergi zinciri dışında kalıyor.

Maliye bu defa vergiyi mevcut mükelleflerden almak istiyor.. maliye literatüründe buna ‘’Kümesteki kazları yolmak ‘’ deniliyor.

Bu nedenle vergi sistemi yaz- boz tahtasına döndü.. Örneğin  2006 yılında 15’i yasal 10 kadarı da Bakanlar Kurulu kararı ile olmak üzere , 25 vergide değişiklik olmuştur.. Aşağı yukarı tüm vergiler her yıl yeniden değişiyor. 

Bu arada yeni vergiler konusunda da  cin fikirler ortaya çıkıyor..

Fransa kralı XV . Louis’e yaranmak isteyen saray mensuplarından biri , kralın huzuruna çıktığı bir sırada , ‘’Haşmetmeap, aklıma yepyeni bir vergi geldi … Bu öyle bir vergi olacak ki herkes ödeyecek. Adı da ‘’Akıl vergisi ‘’demiş.

Kral bıyık altından gülümsemiş  ve :

’Mükemmel bir fikir .. Ancak bu vergiyi aklı olanlar vereceğine göre , bir istisna olarak  siz de herhalde bu vergiden muaf tutulursunuz ‘’ diye  cevap vermiş.

Vergilerin çok sık değişmesi ve yeni vergiler, vergiye karşı olan direnci artırdı… Vergiye karşı tepkileri artırdı. 

Vergi psikolojisi açısından ‘’eski vergiler iyi vergidir.’’ Çünkü mükellef vergiyi alışıyor.. Daha iyi biliyor.. Bildiği ve alıştığı vergiye karşı daha az tepki gösteriyor..

Vergi sistemi bu kadar sık değişince, vergiye karşı direnç oluşuyor.. Bu defa kayıt dışılık daha çok artıyor.

Vergide ve istihdamda kayıt dışılıktan iş dünyası da şikayetçi..  Çünkü kayıt dışı iş yapanlar vergi vermiyor.. Maliyetleri daha düşük , karları daha yüksek oluyor..

Vergisini veren, kayıtlarını düzgün tutanların bunlar karşısında rekabet gücü düşüyor.. Haksız rekabet ortaya çıkıyor.

Kayıt dışı işçi çalıştıranlar bu işi 3 yoldan yapıyor..

Bir.. Yabancı kaçak işçi çalıştırıyorlar..  Türkiye’de 1 milyon dolayında yabancı kaçak işçi olduğu tahmin ediliyor.. Bulgaristan , Romanya gibi ülkelerin AB’ye girmesi bu sayıyı azaltacaktır.. Ancak örneğin Bulgaristan bu sene başında AB’ye girdi.. Ve fakat serbest dolaşma hakkını iki- üç yıl sonra alacaktır.

İki.. Yerleşik işçiyi sigortasız çalıştırıyorlar..

Üç.. İşçiye daha düşük ücret göstererek, daha az prim ve vergi ödüyorlar.

Çalışan da kayıt dışılıktan doğal olarak  şikayetçi.. Zira , sosyal hakları ya verilmiyor… Veya daha düşük oluyor..

İşin garip tarafı bu şikayetler kırk yıldır yapılıyor.. Kayıt dışılık üstüne kitaplar yazıldı.. Hatta Prof. Dr. Osman  Altuğ bir değil , birkaç kitap yazdı.. TÜSİAD , geçmişte raporlar hazırladı.. Şimdi yine hazırlattığı anlaşılıyor.. Üniversitelerde tezler yapıldı.. Kayıt dışılık azalmadı .. Arttı.. Bu demektir ki kayıt dışılıktan,devletin de ,işvereninin de çıkarı var.. İşçiye gelince dört kişiden birinin işsiz olduğu bir ekonomide, işçinin söz söyleme hakkı yoktur.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir