Ocak- Kasım 11 ayda toplam ihracat 232,8 milyar dolar, toplam ithalat 332,7 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı 99,9 milyar dolar oldu. Geçen yıla göre artış olmadı. Ama yine de dış ticaret açığı yüksektir.
Türkiye 2003 ile 2023 kasım arasında geçen 20 yıl 11 ayda 1 trilyon 21 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Bu kadar kan kaybına hiçbir ülke dayanamazdı. Bu 21 yılın ilk 12 yılında bugün ekonomi yönetimini emanet ettiklerimiz ve ayrı partiler kurup karşı çıkanlar da vardı.
1- Dış ticarette TÜİK enerji ve altın hariç verileri de açıklıyor. Bu açıklamanın ekonomik değeri yoktur; çünkü bunları da dövizle ithal ediyoruz. Dahası Almanya ve Çin’de petrol ithal ediyor ve fakat dış ticaret açığı vermiyorlar. Fazla veriyorlar.
2- 11 aylık ihracatımız içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3,5 oranındadır. Bu oran çok düşüktür. Türkiye yüksek teknoloji üretmezse dış ticarette rekabet edemez.
3- Zaten, Türkiye ithalat yapmadan ihracat yapamaz; Çünkü üretim ithal girdi ve ara malına bağımlıdır. 11 ayda toplam ithalatımız içinde aramalı ve hammadde ithalat oranı yüzde 72,5’tur.
‘’Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları, bunların aksam, parça, aksesuarı ‘’ faslı 27,8 milyar dolar ile ihracatımızda ilk sırada yer aldı. Aynı fasıl ithalatımızda 3 sırada yer aldı ve fakat 11 aylık ithalat daha yüksek 29,1 milyar dolar oldu.
Üretim dışa bağımlı olduğu sürece dış açıklar devam eder. Pamuk, iplik gibi aramalı ve hammaddeyi siyasi iktidar öncesinde olduğu gibi yeniden içerde üretmemiz gerekiyor. Bunun için;
Hukukun üstünlüğüne ve demokratik özgürlüklere dönmemiz, yatırım ortamı ve güven oluşturmamız gerekiyor. Ayrıca ithal ikamesi için yüksek teşvikler vermemiz gerekir.
4- Türkiye‘nin yerli ve milli bir dış ticaret politikası yoktur.
Her sene ihracatta ilk sırayı Almanya alıyor; İthalatta Çin alıyor.
İhracatın yüzde 42’sini Avrupa Birliğine yaptık. Yüzde 1,3’ünü Çin’e yaptık. 11 ayda toplam dış ticaret açığının;
- Yüzde 1,1’ini AB’ye;
- Yüzde 38,7’sini Çin’e;
- Yüzde 27,2’sini Rusya’nın başı çektiği Bağımsız devler topluluğuna karşı verdik. (Aşağıdaki tablo)
Yine 11 ayda; İsrail’e 5 milyar dolar ihracat ve İsrail’den 1,5 milyar dolar ithalat yaptık. İsrail’e karşı 3,5 milyar dolar dış ticaret fazlamız var.
Genel olarak değerlendirdiğimiz takdirde;
1- Bizi batı sömürmüyor. Rusya ve Çin sömürüyor. Buna rağmen neden batı düşmanlığı yapıyoruz?
2- Dış açıklar yoksulluk yaratır. Ekonomik krizlerin temelinde yer alır.
3- Türkiye’nin yerli ve milli politikası olsaydı, dış ticaret fazlası verirdi. İktidar Yerli ve Milliyi, ithalat kartelini gizlemek için paravan olarak kullanıyor. İthalat kartelinin kim olduğunu herkes biliyor. Ama İktidar ortakları, muhalefet ve finansçılar, kimse dile getirmiyor.
Verdiğimiz kümülatif açığı kapatmak için aldığımız borçlar ve bunların faizleri de cabası. Hesaplamak lazım, belki de bu tür maliyetler nedeni ile İhracat kalemleri %20 iskonto edilmiştir. Sarmal bir çark ve çıkmaz sokaklardayız. Yabancı yatırımcı diye yalvaran şaşkın bir devletimiz var. Oysa o yatırımcı da yatırımın geri dönüş sürecinde alacağı sermayesini ve kendi ülkesindeki enflasyonun üzerindeki geliri hedefler parasını alıp gider. Negatif etkileri ve bunların uzun dönemli yıkımlarını düşünmeyen geleceği satan yöneticiler yüzünden neredeyse gençlerimiz yaşlı kuşağa düşman olmuşlar şimdiden. Görüyorum ve üzülüyorum lakin her şey daha kötü olacak..
“Cambaza bak, cambaza” Türkçemizin güzel bir deyimi……
“ Çok eskiden köyde, kasabada, yankesicilerin çalıp çırpmak için uyguladıkları bir yöntemin adı. Köy ya da kasaba meydanında millet aval aval bakınırken, biri “cambaza bak, cambaza” diye bağırır. Bütün başlar havaya kalkar. Herkes ip üzerinde yürüyen cambaza odaklanmışken, aşağıdaki yankesici cüzdanları götürür.
Türkiye’de siyasetçinin “Cambaza bak, cambaza!” nidası bir Türkiye gerçeğidir!
Cambaza değil, yalana bakabilmeyi öğrendiğimiz gün Türkiye kurtulur…