Siyasi iktidarı destekleyen bir gazete, 2007 yılında ‘’Adalet ve demokrasi hepimize lazımdır ‘’ diyordu. Acaba bu gün de aynı sözü söyleyebiliyor mu?
Dünya Adalet Projesi, her yıl ‘’Küresel Hukukun Üstünlüğü endeksi’’ düzenliyor. Bu endekse göre Türkiye Hukukun üstünlüğü endeksi sırlamasında en hızlı gerileyen ülkeler arasında yer alıyor.
2016 yılı Endeksinde, Türkiye Genel not olarak bir tam not üzerinden 0.43 not aldı. Bölge ülkeleri içinde, sıralamada 13 ülkenin sonuncusu, oldu. Fert başına gelir seviyesi yaklaşık eşit olan 37 ülke içinde de sondan ikinci, yani 36 sırada yer aldı. Dünya Genel sıralamasında ise 113 ülke içinde 99 sırada yer aldı. Genel sıralamada Birinci sırada Danimarka, 113 yani sonuncu sırada ise Venezuela yer aldı.
Venezuela ‘da 1998 yılında Chavez oyların yüzde 56’sını alarak başkan seçildi. 1999 yılında yeni anayasa hazırladı ve bu Anayasa halkoylamasıyla kabul edildi. Meclis Kasım 2000’de kendisine bir yıl boyunca ülkeyi kararname ile yönetme yetkisi verdi… Chavez’in çıkardığı 48 kararname sonrası ülkede kargaşa ve kutuplaşma başladı. Bir buçuk milyon insan ülkeden kaçtı. Ölümünden sonra da, aynı kargaşa devam ediyor.
Türkiye Hukukun üstünlüğü açısından, 2014 yılında yüzde olarak dünyada 60 sırada iken, 2016 yılında 88 sıraya geriledi.
Yine Hukukun üstünlüğü kriterleri açısından da ayrı ayrı bakarsak, Türkiye’nin, her alanda gerilediğini görebiliriz. Türkiye 2010 yılı ile 2016 yılı arasında yalnızca devlette şeffaflık kriterinde daha ileri gitmiş, diğer kriterlerde, özellikle temel haklar, adalet ve düzenleyici kurallar açısından notu düşmüştür. (Aşağıdaki tablo )
Yargının bağımsızlığı ve yargı kararları toplumsal vicdanda kısa sürede karşılığını buluyor. Ergenekon kumpasından dolayı bütün toplum tedirgin olmuştu. Kararlar, kamu vicdanını yaralamıştı. Bu nedenle yargıya olan güven azalmıştı. Bu kumpası yapanlar şimdi adaletin hassas terazisine teslim olmak zorunda kaldılar.
Hangi ülkede olursa olsun, adaleti uzun dönemde, bir kişi veya bir İdeoloji teslim alamaz. Dünyada alanlar olmuş ve fakat bu diktatörlerde sonunda adalete hesap vermek zorunda kalmışlardır.
KHÜ, Türkiye siyasal-sosyal eğilimler araştırmasına göre, Türkiye de Kurumlara olan güven içinde, yargıya olan güven 2011yılında yüzde 38.8 idi. 2013’te yüzde 26.5’e inmişti. 2016 yılında ise yüzde 35.5’tir.
Hukukun üstünlüğü, ekonomik ve sosyal gelişmelerin altyapısıdır. Bağımsız yargının olmadığı toplumlar ekonomik ve sosyal anlamda da kaybetmeye mahkumdur.