AKP iktidarı vergileri günlük ihtiyaçlara göre değiştiriyor. Vergi sistemindeki dengeyi iyice bozdu. Halk vergileri anlamaz oldu. Vergi cezaları, iktidara yakınlık veya uzaklık derecesine bağlı olarak değişiyor. Bu sorunlar vergiye karşı tepki oluşturdu.
1) Vergi sistemi reform yorgunu oldu.
2010 Bütçe gerekçesinde, 2009 yılı içinde vergi kanunlarında yapılan değişiklikler yer alıyor. Hemen hemen tüm vergi sisteminde, 100’den fazla değişiklik yapıldı. 14 değişiklik ise Bakanlar Kurulu kararı ile yapıldı. Siyasi iktidar vergilerde yapılan bu tür marjinal değişiklikleri “Vergi reformu” olarak lanse ediyor.
Vergi reformu, vergi sisteminin yapısında radikal değişiklikler yapmaktır. Bu anlamda Türkiye’de iki vergi reformu yapılmıştır. Birincisi, 1925’te ayni vergi olan Aşarın kaldırılması, ikincisi 1946’da başlayan bir çalışma ile 1950’de yürürlüğe giren ve kazanç vergisi yerine modern gelir ve kurumlar vergilerinin getirilmesi ve üçüncüsü ise 1984 yılında Muamele Vergilerinin kaldırılıp, Katma Değer Vergisi’ne geçilmesidir.
AKP’nin tüm vergilerde her yıl çok sayıda değişiklik yapmasına Vergi mükellefi intibak edemedi. Halkın psikolojisi bozuldu. Vergiye karşı direnç arttı.
2) AKP İktidarı halktan gizli vergi alıyor.
Hükümet, vatandaşın cebine gizlice el atıyor. Kamu fiyatlarını piyasa maliyet fiyatları üstünde tutuyor. Bu anlamda örneğin, doğalgaz fiyatları içinde gizli vergi vardır.
3) Siyasi iktidar işsizden de vergi alıyor.
Hazinenin faiz vererek borç aldığı işsizlik fonundan 2008 yılında GAP’a doğrudan kaynak aktarıldı. 2009 yılında ise yasayla, fon nemalarının dörtte üçüne, bütçeye aktarmak yoluyla el koydu. Artık hazine işsizin parasına, piyasa faizlerinin dörtte biri kadar faiz verecek demektir. Bu uygulama da işsizden alınan bir vergidir.
4) Topladığı vergiyle hizmet üretmiyor.
İktidar eğitim ve sağlığı özel sektöre devrediyor. Altyapıyı özelleştiriyor.
5) Devlette şeffaflık kalktı. Yolsuzluk arttı.
Şefaflığın kalkması ve yolsuzluğun yaygın olması, mükellefin tepkisine neden oluyor. Bu konular, 2009 AB İlerleme Raporu’nda da yer aldı. Örneğin raporda,
“Yolsuzluk pek çok alanda halen yaygındır.” (sayfa :ı) “Mali şeffaflığı artırmaya yönelik tedbirlerde duraklama, hatta bazı durumlarda geriye gidiş olmuştur.” (sayfa :ıv) “Devlet yardımlarının şeffaf olmayan biçimde verilmesine devam edilmiştir.” ( sayfa: ıv ) deniliyor.
6) Vergi sisteminde kaçak arttı, adalet daha çok bozuldu.
Vergi gelirleri içinde zengin ve fakirin aynı oranda ödediği dolaylı vergilerin payı üçte iki oranındadır. Şehirlerde gayrimenkullerin aşırı değer artışı nedeniyle uygulanan “rant kazançları için vergi” yoktur. Buna karşılık asgari ücretli vergi vermektedir.
AKP iktidarı 7 yıldır, kayıtdışı ekonomi, kayıtdışı istihdam ve vergi kaçağını önleyemediği için, vergisini düzgün verenler rekabet edemiyor. Vergisini doğru verenlere karşı, haksız rekabet oluşmuş durumdadır. Bu nedenle ve adaletsiz vergi sistemi, vergi verenlerde vergiye karşı aşırı tepki duyulmasına neden oluyor.
7) Vergide % 12.2 reel artış sağlanır mı?
2010 bütçesinde, kamu gelirlerinde yüzde 21.5 oranında bir artış ve vergi gelirinde de yüzde 17.3 oranında bir artış öngörülmektedir.
Yüzde 5.3 enflasyon hedefine göre vergilerde yüzde 17.3 nominal artış, yüzde 12.2 reel artış demektir. Bu artışın yüzde 3.5’i büyümeden gelirse, kalan kısmı için hükümet vergi artışı getirmek zorundadır.
Vergi gelirlerinde en yüksek artış, ÖTV’de yüzde 31.6 olarak öngörülmüştür. İkinci sırada KDV artışı var.
2010 büyüme şartlarında bu artışın sağlanması olanak dışındadır. Bu demektir ki vergi oranları artırılacak ve açıklamalara rağmen yeni vergiler gelecektir.
8) Bütçe açığı, reel sektörü zorluyor.
2010 bütçe açığı, vergi gelirlerindeki artışın fazla tahmin edilmesi, özelleştirme gelirlerinin düşmesi nedeniyle tahmin edilenin üstünde, takriben 70 milyar lira dolayında olacaktır. Bütçe açığının artması, hazinenin borç verilebilir fonlara talep yaratması demektir. Bu şartlarda özel sektör yeterli kaynak bulamayacak ve daha pahalı kaynak bulmak zorunda kalacaktır.
9) Enerjiden yüksek vergi üretim maliyetlerini artırdı.
2010 bütçesinde, petrol ve doğalgazdan alınan vergi gelirlerinde yüzde 26’lık artış öngörülmüştür. Bu mallar, elektrik santrallerinde girdi olmaktadır. Yani enerji üretiminde maliyetleri artıracaktır. Ayrıca, petrol ve doğalgaz doğrudan doğruya da tüm ekonomiye girdi olmaktadır. Bu şartlarda, şelale etkisi ortaya çıkacak ve üretim maliyetlerinde birikimli maliyet artışları şeklinde olacaktır. Artan üretim maliyetleri nedeniyle ekonominin rekabet gücü düşecektir. Türkiye ara malı ithalatına ve işsizliğe devam edecektir.