ULUSAL EKONOMİK KALKINMA PROGRAMI

Ekonomide hep dayak yedikten sonra aklımız başımıza  geliyor.. Aslında dayak yiyeceğimiz önceden belli iken , çözümleri de açıkken , her nedense gittiğimiz yolu değiştiremiyoruz.

Örneğin , son ekonomik dalgalanmadan ,diğer ülkeler dalgalandı.. Biz şoklar yaşadık.. Bu gün Dünyada Milli Gelirle orantılı olarak en fazla dış açığı biz veriyoruz..  Dört kişiden biri işsiz.. Terör tırmandı.. Hırsızlık , kapkaç  gibi sosyal olaylara tırmandı.. Ekonomide Bu günkü yolda gidersek  daha fazla dayak yiyeceğiz..

Zaten işçi de , işveren de , üretici de , tüketici de, köylü de , şehirli de halinden memnun değil..

Örneğin , IMF başkan yardımcısı Ann Krueger , asgari ücretin yüksek olduğunu söyledi.. Sendikacılar asgari ücretin çok düşük olduğunu .. İşverenler ise yüksek olduğunu ifade ediyor.. Aslında her ikisi de  haklıdır.. Çünkü asgari ücretle çalışan bir işçinin eline 190 Euro geçiyor.. Herhalde 190 Euro’ya kimse yüksektir diyemez .. Buna karşılık aynı çalışanın işverene maliyeti ise 323 Eurodur.. Bu kadar fark , çalışanların ve işverenin ödedikleri vergi ve primlerden( yani istihdam üzerindeki yüklerden ) ileri geliyor.. Zaten , Evli ve bir çocuklu bir çalışanı dikkate alırsak , dünyada en fazla istihdam yükü bizdedir.

 

Akaryakıttan da dünyanın en fazla vergisini biz alıyoruz.. Bu vergiler fiyat yoluyla maliyetlere yansıyor.. Kur’larda düşük kalınca , Türkiyenin rekabet gücü düşüyor.

Bu ekonomik tablo karşısında , İşçinin , memurun , çalışanın sesini şimdiye kadar kimse duymadı.. Şimdi, işverende aynı tepkiyi göstermeye başladı.

TOBB Başkanı , Rifat Hısarcıklıoğlu ‘’ Dünya ekonomisindeki dalgalanmada en ağır faturayı ödeyen Türkiyenin yeni bir vizyona ihtiyaç var..’’ ‘’ İnce ayarlara ihtiyaç var ‘’ diyor.

Gerçekten de , artık 2001 yılındaki acil yangın söndürme programını terk etmezsek , dalgalı kur sisiteminden dönmezsek , üretime ve yatırıma dönük bir program hazırlamazsak , IMF’den kurtulmazsak , daha çoook dayak yiyeceğiz.

Türkiyenin şartlarını  ve bugünkü dünya konjonktürünü dikkate alan , ulusal çıkarlarımızı ön planda tutan istihdamı artıracak ,  ekonomide kaynak kaybını önleyecek ve mevcut kaynakların en verimli , en etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacak bir yeni ‘’Türkiye Ulusal ekonomik kalkınma programı ‘’ yapmalıyız.

Bu anlamda sayın Hisarcıklıoğlu’nun vizyon düşüncesi doğrudur.. Yalnız ince ayar düşüncesi yanlıştır.. Türkiye şartlarında , piyasada rekabetin gelişmemiş olması , sermaye piyasasının sığ olması , Türkiyenin teknolji üretiminde yetersiz olması , ülke riskinin yüksek olması nedeniyle ,bugünkü sorunlar  ince ayarla çözülmez..  Radikal değişikliklere ihtiyaç var.

Devletin yeniden yapılanması gerekir.. Gümrük Birliğinin ve  Konvertibiletinin  yeniden tartışılması gerekir..  Revizyon değil reform anlamında vergi sisteminin değişmesi gerekir. Yatrımların ve istihdamın teşvik edilmesi gerekir. 

Eğitim ve sağlık hizmetlerinin kalkınma süreci içinde  devlet tarafından planlanması ve yapılması gerekir..

Böyle bir ulusal program IMF’ ile yapılmaz.. Bu nedenle IMF’yi kovmak Türkiyenin kaderini değiştirecektir.

Çözüm yalnızca program yapmakla da olmuyor.. Örneğin , 7 beş yıllık kalkınma planında da , rekabetin ve istihdamın artırılması gibi laflar var.. Ancak bunlar kağı üstünde kalıyor.. Uygulama önemli.. Bunları Hükümet programı haline getrimek gerekir.. Uygulayanlarında  bu işi bilmesi gerekir.. Ağzını açtığında kendi düşüncesinde olmayanları , IMF karşıtlarını suçlayan bir ekonomi yönetimi ile  , program iyi de olsa  , başarıyı yakalamk imkansızdır. sıfırdır..

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir