Üçüncü hava alanı kamuoyunda tartışılıyor. Tartışılması da gerekir. Çünkü bu yatırım bir devlet yatırımıdır. Yani halkın malıdır. Yatırımı başkası yapsa da halkın malıdır.
Hükümet ve yetkililer, üçüncü hava alanı için Devletin kasasından bir kuruş çıkmıyor diyorlar… Bunlar yanlış sözlerdir. Bunların yanılgısı şuradadır: Evet yap işlet devret sistemine göre ihale edilen üçüncü hava limanı yatırımı için devletin kasasından bir kuruş çıkmıyor ve fakat bu hava alanının geliri de devlet kasasına girmiyor. Ya da eksik giriyor.
Bu hava alanını eğer devlet yapsaydı hava alanının gelirinin tamamı bütçeye girecekti. Bütçeye giren gelir de Halka hizmet olarak yansıyacaktı. Hava alanını Özel sektör yaptığı için gelirin bir kısmı da doğal olarak müteahhide gidecek ve sonuçta bütçeye girecek gelir azalacaktır. Bu durumda bütçeden halka yansıyacak hizmet te azalacaktır. Yada aynı kamu hizmetini almak için halk daha fazla vergi ödemek zorunda kalacaktır. Bunun için de halkın bu yatırımı tartışması kadar doğal bir şey olamaz.
Kaldı ki, eğer devlet bu yatırımı borçlanarak yapsaydı, daha karlı çıkacaktı. Çünkü devlet bu finansman için yalnızca borç faizi ödeyecekti. Oysa müteahhide yaptırınca, müteahhit yatırım maliyetleri içine hem yatırımın finansman faizini koyuyor, hem de üstüne kar koyuyor. Yatırım maliyeti devlete göre daha yüksek oluyor.
Tartışmalara gelince:
1)Üçüncü hava alanının yatırım maliyeti 10 milyar 247 milyon Euro’dur. (Bu günkü kurdan 33 milyar 651 milyon lira ediyor .) 2015 yılında bütçeye konulan toplam kurumlar vergi geliri 36 milyar 115 milyon liradır. Bu kadar büyük bir yatırım, kamuoyunda ve sivil toplum örgütlerinde enine boyuna tartışılmalıdır. Bu tartışmaları ve itirazları sabotaj olarak tanımlamak yerine, yatırımın sağlığı için gerekli görmek daha uygundur.
2) Müteahhit gelirden pay olarak devlete kira ödeyecek… Ödeyeceği kirayı yatırım maliyeti içine almamak gerekir. Hükümet işletmecinin ödeyeceği kirayı açıklarsa, hava alanının muhtemel gelirini de açıklaması gerekir.
3) İddialara göre, ihale şartlarında deniz seviyesinden 105 metre yüksekte olması gereken havaalanı kotu, ihaleden sonra 70 metreye düşürüldü. Dönemin denizcilik ve haberleşme bakanı da bu iddiaları doğrulamıştı. Eğer böyle ise yatırım maliyeti düşmüş oluyor. İhaleye bu şartlarla çıkılsaydı başka firmalar daha uygun teklif verebilirdi.
4) Sosyal Medyada bir manşet yayınlandı. Bu manşette 1995 yılında Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in İstanbul’a 3. köprü girişimine Büyük Şehir Belediye Başkanı sayın Erdoğan, ‘’ Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. ‘’ dediği şeklinde bir haber yer alıyor. O zaman Sayın Erdoğan öğle düşünmüş olabilir. Bu günde başkaları aynı düşüncede olabilir. Demokrasilerde bu tür tepkilerin çok doğal olması gerekir.
5) Havaalanı için müteahhitlere 4.5 milyar Eurol’uk kredi çıktı ve fakat Devlet adına DLH kefil oldu. İhale şartlarında kredilere devletin kefil olacağı yazılı değildi. Çünkü İlgili yasa ihaleden daha sonra çıktı. İhalede Devlet kefaletinde kredi alınacağı bilinseydi, Başka müteahhitler daha uygun şartlarla bu yatırımı yapabilirlerdi.
6) Üçüncü hava alanından sonra Atatürk Hava alanı ne olacak? Sabiha Gökçen hava alanını genişletmek daha rasyonel olmaz mıydı? Bu sorulara samimiyetle cevap verilmesi gerekir.
Üçüncü hava alanına AKP iktidarı başladı. Başka iktidarlar tamamlayabilir. Kim yaparsa yapsın bu yatırımlar ülkemiz için önemlidir. Hepsi halkın malıdır. Ancak halk ta ne için vergi verdiğini, yatırımın getirisinin ve götürüsünün ne olacağını, kamu imkanlarının ne amaçla kullanıldığını da bilmek zorundadır.