TÜRKİYE FAS OLUR MU?

Her siyasi parti,  iktidara geldiğinde özellikle üst düzey görevlere kendi adamlarını yerleştirir.. Bir yerde ,siyasi iktidarların  güvendikleri  ve alınan kararları sabote etmeyecek partililerle   çalışması demokrasilerde kabul edilebilir bir uygulamadır.

Türkiye’de de bu nedenledir ki , danışman sayısı , yöneticilerden çoktur.

Türkiyedeki kadrolaşma bu boyutun çok üstündedir..

Kadrolaşma alt düzeylerden başlamakta ve tüm kamu kurumlarında  imam- hatiplililerin hakimiyeti hedef alınmaktadır..

Emniyette bu sorun daha ağırdır.. Zira , son zamanlarda bazı emniyet mensupları ‘’ bizim  uzun yıllar çalışıp geldiğimiz mevkilere  imam hatip kökenliler altı aylık kurstan sonra atandılar ‘’ diye dert yanıyor.

 

Televizyonda kendini liberal olarak tanıtan ve Soros’un temsilciliğini yapan birisi sorulan bir soru için  ‘’Kimse  imam hatip okullarına  imam olmak için gitmiyor.. Kamuda çalışmasınlar da ne yapsınlar ? Onlar da kendilerini kurtarmak zorunda..  ‘’ diye veya bu mealde bir cevap verdi.

Bir insanın bu kadar  kadar düz mantıkla  düşünmesi mümkün değil.. Çünkü , eğer Türkiye’nin imama ihtiyacı yoksa neden sürekli imam hatip okulu açılıyor ?  Olayın devleti ele geçirmek planı olduğunu herkes biliyor..

Dikkat edersek , yukarıda söylediğim ve kendini liberal olarak tanıtan bazı insanlarla yine  kendini sol aydın  olarak tanıtan bazı insanlar CHP genel başkanı Deniz  Baykal’ın Türkiye’nin   Fas olması uyarısına  gösterdikleri tepki birbirine çok benziyor.

Bu grupların ortak özelliği , uluslarası fonlardan yararlanma konusundadır.. Bazı vakıf üniversiteleri , bazı akademisyenler uluslararası fonları kaynağına ve amacına bakmadan  kullanıyor..

Eğer bu günkü gidişattan , örneğin , karaburunda bikinili bir kıza yapılan gerici saldırıdan , örneğin  üst düzey görevlerin yalnızca karısı türbanlı olanlara verilmesinden , örneğin Hizbullaha mücahid diyen gazetelerden , örneğin diyanet işleri aile danışma merkezinin dayak yiyen kadınlara dua  okunmuş su önermesinden  rahatsız olmuyorlarsa , bunun nedenini  aldıkları fonlarda aramak gerekir.     

O zaman sıkıntı daha da fazla demektir.. Cumhuriyetin , laikliğin , Atatürk ilke ve devrimlerinin ve devletin bölünmez bütünlüğünün  daha fazla korunmasına ihtiyaç var demektir.

Bugünkü sorunda herkesin bir payı var..  Sağ veya sol tüm siyasilerin verdikleri tavizlerin payı var.. Sermayenin büyük payı var..

Siyasi iktidarlar , Devlet malını dağıtarak , özel destekler sağlayarak  , imtiyaz vererek , tahsis belgeleri dağıtarak , sermaye tekeli yarattılar.. Bu sermaye kendi işini yapmak yerine Türkiye’yi idare etmeye kalktı.. Başbakanları  tayin etmeye kalktı.. TÜSİAD kendini siyasi iktidarların üstünde görmeye başladı..

Şimdi bu tekele karşı , İslami sermaye tekeli yaratılıyor.. Ancak İslami sermaye tekeli de kendi kurallarını istiyor.. Bu sermaye Türkiye’nin sabit sermaye yatırımlarını, özelleştirme , arsa tahisi sermaye imtiyazı , kamu ihaleleri yoluyla  ele geçirmek istiyor..

Biliyor ki , bir ülkenin sabit sermaye yatrımlarına sahip olanlar , ülkeye istedikleri sosyal kurallları koyabilir.. İstedikleri düzeni getirebilirler..

Bunun içindir ki , Türkiyenin  Fas olması sorunu  göründüğünden üç-beş defa daha ağırdır..  

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir