TOPLUMU DEJENERE ETMEKTEN KAÇINMALIYIZ

Meclis’te, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bakanlık bütçeleri ile bağlantılı olarak, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal konularında, sorunlar ve çözümlerle ilgili konuşmalarımız oluyor. Ben konuşmalarımı ya önce veya sonra yazılı olarak basına da dağıtırım. Bu konuları Cumhuriyet ve Tercüman gazeteleri dışında yazan olmadı.

Buna karşılık bir kavga olursa veya birisi spekülatif bir söz söylerse, tüm bunları medya mensupları aradan cımbızla çekip yazıyorlar.

Bir toplumun geleceği yine aynı toplum tarafından belirlenir. Ülke kalkınmayı ve gelişmeyi tartışırsa, mutlaka bir yol bularak kalkınır. Bu tartışmada basın bir araçtır. Basın elbette ilginç olayları da verecektir. Ancak bütün bunları bir denge içinde verecektir.

Dün bir büyük gazete, başlıkta sanki ülkede ihtilal olmuş kadar önemli bir manşet vermişti. Nal gibi harflerle: “Gay başkan muhabbeti”
Bu haber bir esprili haber olabilir. Ancak bu haberi toplumun gündemini oluşturacak bir haber olarak vermek, bir toplumun geleceğini dejenere etmek riski taşımaktadır.

Avrupa’da iki şehrin başkanı “gay”dir. Ancak basın daha çok bunların “gay”likleri ile değil, yaptıklarıyla meşguldür.

Bizim gibi sanayileşme süreci içinde olan geçiş toplumlarında, toplum bu gibi telkinleri sünger gibi emmektedir. Bu nedenle Türkiye de, toplumu dejenere edebilecek serbestinin demokrasi tarifinden ve basın özgürlüğü tarifinden çıkarılması gerekir.

Ordumuza sahip çıkmalıyız

YİNE, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bir kişi sürekli OYAK’ın satışını “Ordu sattı” diye ifade ediyordu. Ben de söz alarak: “OYAK ile ordunun hükmi şahsiyeti arasında doğrudan bir bağ yoktur. OYAK, ordu mensuplarının kurduğu bir kooperatifin veya kuruluşun malıdır. Örneğin üniversite hocaları da kooperatifler kuruyor. Bunların işlemlerinden, üniversite hükmi şahsiyetinin bir ilgisi yoktur. Bu nedenle OYAK için ikide bir ordu sattı diyerek, orduyu yıpratmak yanlıştır. Türkiye’nin bir Milli Meclisi var… Bir milli ordusu var… Ve biz de Türkiye milletvekili olarak ordumuzun yıpranmasın izin vermeyelim” diye konuştum.

Basın da orda olduğu halde, kimse bunun haberini veya yorumunu yapmadı. Ancak muhatap milletvekili olayı büyütünce ve orduyu ihtilalcilikle suçlayınca, bağırmak zorunda kaldım. Tüm medya yalnızca olayın bu yanını verdi.

Basın tarafsız olmalıdır

EĞER toplumda basın taraf olursa, asıl işlevini yapamaz. Basın yarı kamusal bir maldır. Yani bu hizmet ile hem gazete okuyan ve dinleyenin bilgi ve kültürü artar. Hem de toplumsal fayda ortaya çıkar. Daha bilinçli bir toplum oluşur. Ve toplumun gelişmesine katkı yapar.

Son beş yıldan beridir, basının taraf olmasında Başbakan’ın tutumu etkili oldu. Başbakan, doğrudan veya dolaylı olarak basını avucunun içine almak istedi. O kadar ki, bazı gazeteler bedava dağıtılıyor… Ve birkaç gazete dışında basın taraflı oldu.

Bu şartlarda bazı medya da karşı taraflı oldu. Ancak Kanal Türk örneğinde olduğu gibi, hükümet bunlara göz açtırmıyor. Rutin vergi denetimlerinin çok ötesinde, üç-beş kişi ile denetim yapılıyor… Ve bu aylarca sürüyor.
Basın yoluyla, Türkiye de Atatürk ilkelerine, laik cumhuriyete karşı bir negatif toplumsal dönüşüm yaratılmak isteniyor. Bunun yolu toplumu dejenere etmekten geçiyor. Bu negatif dönüşüm yabancı lobiler ve basın aracılığı ile yapılmak isteniyor. Toplum olarak daha dikkatli olmak zorundayız.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir