TOPLUM YOLSUZLUĞU KANIKSADI MI ?

Küreselleşmenin  az tartışılan bir  yanı da , tüm dünyada  yolsuzluğu artırmış olmasıdır.  Bunun temel nedeni , sıcak para , hedge fonlar gibi spekülatif  sermayenin  piyasaya hakim olmasıdır. Aslında  Spekülasyon her türlü  yolsuzluğu  meşru gören  bir anlayıştır.  Sermaye piyasası da , küreselleşme ve spekülatif saldırı sonucu , adeta kumar masasına dönmüştür. ABD’ de 2008 de başlayan finansal krizin nedeni de aslında bu spekülasyondur. 

 

 

 

Söz gelimi ABD’ de yaşanan finansal krizde , gayrimenkul değerlerinin beş –on katı kadar , piyada kağıt dolaşmıştır.  Sermaye piyasasında ve finans kesiminde maniplasyon  artmış ve  spekülatif piyasa oluşmuştur.

 

Spekülatif sermaye bununla da yetinmemiş , soros gibi spekülatörler  kurdukları organizasyonlarla siyaseti de etkilemiştir.  Türkiye de , bunun   en iyi örneği , Baykal’a yapılan komplodur.

 

Bu şekilde başlayan  ekonomik yolsuzluk, siyasette  de  yolsuzluğun  daha fazla artmasına yol açmıştır.

 

Uluslar arası şeffaflık örgütü’ her yıl dünya için yolsuzluk algı endeksi hazırlıyor. 2011 yolsuzluk algı endeksinde , yolsuzluğun dünyada salgın bir hastalık gibi hızla yayıldığı açıklanıyor.  Endeks 183 ülke arasında yapılmış. Sıfır , en yüksek yolsuzluk algısını ve 10 en düşük yolsuzluk algısını gösteriyor.

 

Bu şeffaflık endeksinde Dünyada ki ülkelerin üçte ikisi  5’in altında not alıyor. Endekste Türkiye’nin de geçen sene 4.4 olan notunun bu sene 4.2 ‘ye  gerilediği görülüyor. Türkiye Dünyada 61 sırada ve OECD ‘nin 34 ülkesi içinde  30 sıradadır.OECD ülkeleri içinde yolsuzluğun daha yüksek olduğu ülkeler bizden sonra gelen  Slovenya, İtalya , Yunanistan ve  Meksika’dır.

 

Maalesef , Türkiye de yolsuzlukla mücadelede  önünde   kamu oyunun yolsuzluğu  bir bakıma kanıksamış olması önemli bir handikaptır.

 

Halk  bu güne kadar  özellikle siyasetteki  uygulamalardan  ‘’ Nasıl olsa  yapanın yanında kar kalıyor ‘’ gibi bir sonuç  çıkarmıştır. Ayrıca ‘’ Devlet  malı  deniz… Yemeyen domuz … ‘’ gibi tekerlemeler de bir toplumun yolsuzluğa nasıl baktığını ortaya koymaktadır.   Bu sonuçlar  yolsuzluğa karşı toplumun lakayt  kalmasına  yol açmaktadır.

 

Türkiye de yolsuzluğun   öne çıkan  iki göstergesinden birisi Deniz feneri  diğeri de şike  sorunudur. En son Şike sorunu karşısında  siyasi partilerin ve toplumun verdiği tepki , şike olsa bile bunun   klüp yandaşı olmaktan daha önemli olmadığı şeklinde bir toplumsal  anlayışı göstermiştir.

 

Bu gibi anlayışlar , Türkiye de  Bu anlayış öteden beri  siyasette var olan ‘’ Hırsızsa bizim hırsız ‘’ şeklinde yerleşmiş hatalı  bir anlayışla birebir örtüşmektedir.

 

Öte yandan, gerek  Deniz feneri ve gerekse şike olayında , siyasetçiler gibi  bazı medya guruplarının da  taraflı davrandığı gözlenmiştir.

 

Siyasette ,  servet yapanların bu serveti nasıl elde ettiklerini kimse sormuyor. Tersine bu gibiler  siyasette daha başarılı oluyor. Aslında   ‘’Bana da düşer  ‘’ anlayışı  da Türkiye de  yolsuzluğun  alt yapısını  sağlamlaştıran bir anlayıştır.

 

Medya ya gelince … İstanbul Üniversitesi , Mezun ve Mensupları  Vakfı ‘nın geçen yıllarda yaptığı ‘’Yolsuzluğa Bakış – İstanbul Örneği  ‘’ araştırması , İstanbul Halkının  yolsuzlukla  mücadelede medyadan umudunu kestiğini göstermiştir.

 

Ankette  İstanbul’luların yüzde 90’ı medyanın yolsuzlukla mücadele ettiğine inanmadığını söylüyor. Buna neden olarak ta  yüzde 33’ ü

İktidar partisinden menfaat sağlanmasını , yüzde  32’si medya sahiplerinin medya dışı işlerle uğraşmasını ,Yüzde 18.’i  medyanın sorumsuzluğunu , yüzde 14’ü iktidar partisinin baskısı ve korkusunu gösteriyor.

 

Yine ankete göre yolsuzluklarla ilgili beklentilerde bir düzelme görülmüyor. İstanbulluların yüzde 51’i yolsuzlukların değişmeyeceğini , yüzde 25’i artacağını , yüzde 24’ü ise azalacağını söylüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir