Barış çağrısı adı altında 1100 Akademisyenin imzaladığı bildiriye daha yakından bakarsak ve yabancı dildeki kopyalarını okursak, tamamıyla PKK ‘ yanlısı olarak yayınlanmış bir bildiri olduğunu görebiliriz.
Bildirinin ilk paragrafında, Türkiye Cumhuriyetinin ‘’yerleşim yerlerine ‘’ ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırıldığı söylenirken, İngilizce metinde ,’’Türk devletinin Kürt illerine saldırdığı ‘’söyleniyor.
Bildiriyi imzalayan bölgedeki Üniversite mensupları da var. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Üniversitelerinde mi görev yapıyorlar, yoksa Kürt illeri Üniversitelerinde mi?
Yine dördüncü paragrafta Türkçe metinde , ‘’Hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz ‘’ denilirken, İngilizce metinde ‘’Kürt siyasi hareket ‘’ deniliyor. Siyasi irade halkın iradesidir. Siyasi hareket PKK terörüdür.
İmza atanlar Devleti ‘’ ağır silahlar kullanıyor ‘’ diye de suçluyorlar.
PKK’nın halka ve güvenlik güçlerine karşı makinalı tüfek ve havan topu kullandığı bir terörü devlet aynı silahları mı kullanacaktı? Terörün hukuku mu var? Bildiride öne sürülen, hukuk ve ulusular arası hukuk, teröre karşı devletin teslim olmasını mı öngörüyor?
Halkımız, imza atanların dediği şekliyle, Kürt illeri şeklinde bir ayırım yapmıyor. KONDA araştırma şirketinin yaptığı derlemeye göre, Kürt illeri dedikleri bölgedeki seçmenlerin yüzde 53.9’u Kürt etnik kimliğindedir. Ancak bunlara sorarsak, çoğunluğu Kürt illeri demiyor. Bu durum seçim sonuçlarından çok net anlaşılıyor.
Bu bildiriye imza atanlardan bir kısmı, daha önce 2008 yılında ‘’Ermeni soykırımı var… Ermenilerden özür dilensin ‘’ diye de bir bildiri yayınlamışlardı. Aynı insanlar daha sonra, Erdoğan’ın Başbakanlığı sırasında başlatılan çözüm sürecinde akil insanlar gurubuna alındı. Başbakanlık insan hakları danışma kurulu üyeliği verildi.
Yine, Başbakanlığı sırasında Erdoğan, Dersim olayları nedeni için CHP’ yi suçluyordu. Dersim olayları da bu günkü gibi bir devletin bir isyanı bastırmasıydı. Yalnızca CHP’ yi vurmak için ve oy uğruna Dersimi kullanmak gibi yanlışların etkileri bu günkü bildirilere de yansımaktadır.
Daha önemlisi, bu tartışma terörü cesaretlendirir. Maalesef CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da akademisyenlerin düşüncelerinin tartışılabilir ve görüşülebilir olduğunu belirtmiştir. Daha da vahim olanı CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da Meclis’te düzenlediği basın toplantısında terör örgütü PKK’ya karşı yapılan operasyonların durmasını isteyen akademisyenlerin arkasında olduğunu açıklamıştı.
Dün Diyarbakır’ın Çınar İlçesi’nde İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bomba yüklü araç roketatar ve uzun namlulu silahlarla eş zamanlı saldırı düzenledi. Emniyetin yakınlarında bulunan 2 katlı müstakil bir ev çöktü. Kadınlar, çocuklar ve bebekler öldü. Bu saldırıyı düzenleyen PKK’nın DAİŞ’ten ne farkı var? Bildiriye imza koyanlar Devletin katliam yaptığını öne sürerken, PKK ‘nın yaptığı bu katliamı görmüyorlar mı?
İmza atanlardan birisi “Bildirinin tek taraflı, barışa hizmet etmeyen bir anlayış içerisinde olduğunu sonradan fark ettim. Yayımlanan bildiri dilinin de tek taraflı, dışlayıcı ve ötekileştirişi olduğu anlaşılmıştır.’’ dedi ve imzasını çekti. Umarım Çınar ilçesinde PKK ‘nın yaptığı katliamdan sonra bildiriye imza atanların bir kısmının daha aklı başına gelir.