TASARRUFLAR NASIL ARTAR?

Şimdi herkes tasarrufların ve yatırımların düştüğünden dert yanıyor ve fakat nasıl düzelir sorusuna cevap veren olmuyor.
İç tasarruf açığı, cari açığı ve dış kaynak ihtiyacını da artırdı. IMF ve OECD raporlarında Türkiye için büyüme rekorları tahminleri var ancak aynı zamanda Türkiye de yatırım oranlarının, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre düşük olduğu da belirtiliyor.

 

 

Ortalama tasarruf oranının düşük olması ve tasarrufların yatırıma dönüşmüyor olması, en önemli sorundur. Tasarruflar, devletin yarattığı cebri tasarruflar ile gönüllü tasarrufların toplamıdır.
Özel tasarrufların Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı, 2000 yılında yüzde 23.4 iken, 2009 yılında yüzde 16.8’e düştü.
Özel tasarruf oranının düşmesinin nedenleri:  Genel kurala uygun olarak, Türkiye’de de özel tasarruflar ile kamu tasarrufları arasında ters bir ilişki var. 2008 yılına kadar, IMF’nin faiz dışı fazla şartı nedeniyle bütçe açıkları azaldı. Kamu tasarrufları arttı. Kamu tasarruflarının arttığı yıllarda, özel tasarruflar azaldı.
Özel tasarrufların düşmesinin ve tasarrufların yatırıma dönüşmesinin önündeki engeller, ekonomide kırılganlığın artması, piyasanın spekülatif yapı kazanması, kamuda şeffaflığın azalmasıdır.
Kredi kartları ve tüketici kredilerinin yaygınlaşması ortalama tüketim oranının artmasına neden oldu. Ayrıca, Türkiye’de mevduat, çok sınırlı olarak doğrudan yatırım kredilerine dönüşüyor.  BDDK raporuna göre, 2008’den 2009 ’a, bireysel krediler yüzde 10.9, kurumsal ve ticari krediler yüzde 7.9 arttı, KOBİ kredileri ise yüzde 0.7 düştü. Özel yatırımlarının teşvik edilmesi ve yönlendirilmesi anlayışında önemli değişiklik oldu. Yatırımlara verilen devlet desteğinde azalma oldu.

Özel tasarruflar ve yatırımlar nasıl artar?
Tasarruf faizleri ile kredi faizleri arasında, makul bir kar marjını içerecek denge kurulmalıdır. Mevduat faiz oranı gibi kredi faiz oranları da yıllık tespit edilmelidir. Aylık faiz, istikrarsız ve değişebilirliği, oynaklığı yüksek ve sepkülatif bir finans piyasası icadıdır. Bu icat tasarrufları ürkütmüştür. Özel yatırımların finansmanını zorlaştırmıştır.
Gelir dağılımında bozukluk, tasarrufları artırır… Çünkü yüksek gelir guruplarının tasarruf eğilimi yüksektir. Bu defa da, düşük gelir guruplarının tasarrufları eksi olur. Kaldı ki aynı zamanda yatırımları uyaran toplam talepte de bir azalma olur.
Türkiye de halen kayıt dışı yoldan yurt dışına kaynak çıkışı oluyor. Bu da iç tasarruf oranını düşürüyor. Kayıt dışı kaynak çıkışını önlemek için, yer altı ekonomisini önlemek gerekir. Ayrıca iç siyasi güveni oluşturmak gerekir.
Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Sıcak para tuzağından kurtulmalıyız. Zira sıcak para’nın girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor. Ya karlı iletmeleri satın alan sermaye giriyor… Ki bu durumda da kar ve faiz gibi faktör gelirleri olarak dışarıya kaynak transferi artıyor. Ya da kısa vadeli sermaye giriyor. Uzun vadeli sıfırdan yatırım yapacak ilave istihdam yaratacak sermayenin girmesi için sıcak paranın kontrol edilmesi gerekir.
 Daha da önemlisi, yatırımların ve özellikle emek yoğun yatırımları artırmak için istihdam yükünü düşürmeliyiz. Türkiye’de istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü, yüzde 37’den başlamaktadır. Yüksek istihdam yükü hem içeride, kayıt dışı istihdama neden oluyor… Bu sorun da haksız rekabet yaratıyor. Hem de Türkiye’nin dış rekabet gücünü düşürüyor. İstihdam yükünün daha düşük olduğu ülkelere karşı da, Türkiye’nin üretim maliyeti daha yüksek olmakta ve rekabet şansını azaltmaktadır. Yapılması gereken, istihdam yükünü yüzde 25’e indirmektir. Bu durumda kayıt dışı istihdam da azalacaktır.  8.5 milyona yükselen kayıt dışı istihdam önemli ölçüde düşecektir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir