Siyasi iktidar her şeyde olduğu gibi Tarım sektöründe şu yapıldı, bu yapıldı diye sıralıyor… Yapılanlar tarımdaki nüfusun yapısından belli oluyor ! Neredeyse sektör boşaldı… Şehre göç durmuyor.
Aslında bir ülkede tarım sektöründe yapılanlardan daha önemli olan tarım politikasıdır. Tarım politikası tek başına üretim değildir. Tarım politikası, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları olan bir politikadır. Dolayısıyla, tarımı ve tarımda politikaları değerlendirirken, üretimi, tüketimi yahut ihracatı değerlendirirken, politikaların sosyal yanını da dikkate almak lazım, yani bu politikalar toplam olarak ne fayda getirdi, bu politikalar toplam olarak ne maliyet getirdi, sosyal faydası ve sosyal maliyetini de içine katarak değerlendirmek zorundayız.
Öte yandan verimlilikte tek başına üretim artışı olarak değil ekonomik anlamda bir değerlendirmedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde buğday üretiminde verimlilik hektar başına 5.700 kilogram, Türkiye’de hektar başına 2 bin kilogram.
Şeker pancarında Avrupa Birliğinde hektar başına 58 bin kilogram buna karşılık Türkiye’de 38 bin kilogram alınıyor.
Bal üretiminde Türkiye’nin 5 milyon bal kolonisi var. Çin’den sonra koloni sayısı olarak dünyada ikinci sıradayız… Ne var ki bal üretiminde 4’üncü sıradayız… Koloni başına alınan bal miktarı itibariyle durum daha da kötüdür… Maalesef 14’üncü sıradayız.
ORGANİK TARIM YAPMALIYIZ
Tarım ürünlerinin ihracatı, mutlak olarak arttı. Ancak diğer ihracat ürünlerine göre daha düşük kaldı. Bu nedenle toplam ihracatımız içindeki payı azaldı.
Örneğin , 2002 yılında toplam ihracat içinde tarım ürünleri ihracatının payı yüzde 10,2 iken bu pay 2006 yılında yüzde 9,1’e gerilemiş.
Oysaki , Dünyada organik ürünlerin pazar payı büyüdü. Türkiye organik ürünlere ağırlık verseydi, böyle bir tarım politikamız olsaydı , tarım ürünleri ihracatının payı da artardı.
Tarım politikasının sosyal tarafında üretici ve tüketici var. Bu anlamda tarımsal desteklerin altında IMF’ reçeteleri varsa, eşyanın tabiatı gereği , sosyal tarafı olmaz.
Tüketici yanına bakarsak tarlada 25 kuruşa satılan domatesi sofranızda 100 kuruşa yiyor iseniz , yine olayın sosoyal tarafı yok demektir.
TARIM VE ÇEVRESEL ETKİLER
Öte yandan çevresel etkileri de dikkate almamız lazım. Dünyada organik tarım için her ülkenin bir hedefi ve bir çabası var. Organik olmayan tarım, hem sağlığa zararlı hem de çevreyi kirletiyor.
Bütün bunların ötesinde Avrupa Birliği ortak tarım politikasından farklı bir politika uygulamalıyız…Bizim nüfusumuzun yüzde 25’i tarım kesiminde yaşıyor. Oysaki Avrupa nüfusunun yüzde 5’ tarımda yaşıyor.
Türkiye’nin bir ulusal tarım politikası olması lazım. Burada, nüfus kriterinin, göç kriterinin dikkate alınması lazım, çünkü tarım nüfusu sanayiye göç veriyor, şehre göç veriyor, ama onlara da iş bulamıyoruz. Ne oluyor o zaman? Anarşi oluyor, terör oluyor.