Eylül 2014 itibariyle 3 milyon 64 bin kişinin işsiz olduğu açıklandı. Ayrıca 2 milyon 485 bin kişinin de ‘’iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ‘’ olduğu açıklandı. Yani Türkiye de toplam 5 milyon 549 bin kişi işsizdir. TÜİK işsizlik oranını yüzde 10.5 olarak açıkladı. Eğer İş aramayıp çalışmaya hazır olan işsizleri önce işgücüne dahil edip , sonra toplam isşiz sayısını oranlarsak ‘’Fiili işsizlik oranı yüzde 17.5 ‘’oldu. Aşağıdaki tablo.
EYLÜL 2014 FİİLİ İŞSİZLİK ORANI
İLAN EDİLEN İŞSİZLİK SAYISI : 3.064 BİN |
İŞ ARAMAYIP ÇALIŞMAYA HAZIR OLANLAR: 2.485 BİN |
FİİLİ İŞSİZ SAYISI : 5.549 BİN |
İLAN EDİLEN İŞSİZLİK ORANI: YÜZDE 10.5 |
İLAN EDİLEN İŞ GÜCÜ: 29.233 BİN |
(ARTI )İŞ ARAMAYIP ÇALIŞMAYA HAZIR OLANLAR 2.485 BİN |
FİİLİ İŞGÜCÜ : 31.718 BİN |
FİİLİ İŞSİZLİK ORANI : YÜZDE 17.5 |
OECD tarafından yayınlanan işsizlik raporuna göre, OECD’ ye üye 33 ülke arasında ortalama işsizlik oranı Eylül ayında yüzde 7,2 oldu. Avrupa Euro bölgesinde işsizlik oranı da aynı ayda yüzde 11.5 oldu.
Ne var ki , Avrupa’da işsiz kalanlar iş arıyor. Bir kuruma başvuruyor . Türkiye de iş bulma kanalları iyi çalışmadığı için işsiz kalanlar ‘’nasıl olsa bir şey çıkmaz ‘’ diye bu kanallara baş vurmuyor. Ayrıca bazıları devlet yardımlarını kaybederim diye işe baş vurmuyor. Bunun için Avrupa’daki yüzde 11.5 oranındaki işsizliği bizde yüzde 17.5 fiili işsizlikle karşılaştırmak gerekir.
İşsizlik son 13 yılda arttı. Kriz yılı olmasına rağmen , 2001 yılında TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranı yüzde 8.4 idi. Filli işsizlik oranı da yüzde 12.3 idi.
İşsiz sayısının artmasına rağmen , siyasi iktidarın işsizliği düşürme programı yoktur. 2023 hedeflerinde ‘’işsizliği çok düşük mertebelere çekmek ‘’ gibi bir temenni vardır. Ancak lafla da peynir gemisi yürümüyor Yetmedi bu gün siyasi iktidar işsizlik gündemini değiştiriyor. Siyasi gündem ön plana çıkarıyor. Gazete ve Televizyonlar işsizlikte sorun yokmuş gibi yalnızca TÜİK rakamlarını veriyorlar .İş böyle olunca , İşsizlik ve özellikle çözüm yolları kamu oyunda tartışılmıyor.
Kaldı ki , İşsizliğin çözümü, birkaç öneri veya birkaç reçete ile olmaz. Çözüm üretim, büyüme ve bölüşümü de içine alan ve yeni politikaları içeren yeni bir yaklaşımla ve bu yaklaşım çerçevesinde yeni bir “istikrara geçiş programı” ile ancak mümkün olur
Bu program içinde, istihdam ile ilgili olan çözüm araçlarından ikisi şöyle olmalıdır.
I)Devlet- piyasa optimal denge kurulmalıdır
İşsizliğin önlenmesinde, devletin daha aktif rol alması gerekir. Devletin geri kalmış bölgelerde, o bölgelerin özelliğine göre istihdam yaratacak yatırımları bizzat yapması gerekir. O yörede oturanlar bu İşletmede çalışmalı ve bunların ücretinden belirli bir kesinti yapılarak, işletmeye ortak yapılmalı, zaman içinde söz konusu işletmeler çalışanlara devredilmelidir.
Devletin altyapı yatırımları, tekel niteliğindeki yatırımları ile üretici ve tüketiciyi doğrudan bağlayan, SEK gibi işletmelerin, blok satış yoluyla yerli ve yabancıya satışı yapılmamalıdır.
Zira, bu altyapı yatırımları özel sektör elinde hem piyasa tekeli oluşturuyor, hem de işsizlik yaratıyor.
2) Üretimde sermaye yoğun yatırımlar yerine emek yoğun yatırımlar desteklenmelidir.
Bunun için de, önce istihdam üzerindeki ağır yükler azaltılmalıdır.
Bizde İstihdam üstünde, çalışanların ve işverenlerin ödedikleri, toplam vergi ve primler Avrupa Birliği ve OECD ülkelerine göre yüksektir. Yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Yani bir işyerine 1000 liraya mal olan bir çalışanın eline 600 lira geçmektedir.
Özetle, işçilik maliyetleri yüksektir… Ancak işçinin eline de az para geçmektedir. İşçilik maliyetlerinin yüksek olması, emek yoğun yatırımlar yerine sermaye yoğun yatırımların tercih edilmesine neden olmaktadır. Bunun için de istihdam üstündeki yükün, yüzde 25 seviyesine düşürülmesi, asgari ücretin tamamının vergi dışı tutulması gerekmektedir. Bu yolla, kayıt dışı istihdam da azalacak ve devletin geliri düşmeyecektir.