İŞSİZLİK KADER DEĞİL

2013 Aralık ayında 9.1 olan İşsizlik oranı, 2014 Kasım ayında yüzde 10.7’ye yükseldi. Eğer iş aramayıp iş bulursa hemen başlayacak olanları da katarsak, toplam işsiz sayısı 5 milyon 473 oldu. Fiili işsizlik oranı yüzde 17.5’e yükseldi.

İktidar partisi ve muhalefet partileri, işsizliği yalnızca rakamlar olarak yorumluyor. Nasıl çözülmesi gerektiğini tartışmıyorlar.

Tartışılması gerek önce, işsizlik neden artıyor?


Dün bu satırlarda söz konusu nedenlerden birisini açıklamıştım: ’Üretimin ithalata bağımlı bir yapı kazanmış olması …‘’ Kronik işsizliği doğuran temel neden budur. Zira ekonomide büyüme yaşadığımız yıllarda da İşsizlik oranı yüzde 9-10 arasında idi. Fiili işsizlik oranı da yüzde 14’ün altına inmedi.

1.Üretimde ithal aramalı ve hammadde oranı yüzde 70’tir. Bizim üretim yapımız ithalata bağımlı bir montaj üretimine döndü. İthal ettiğimiz ülkelerde istihdam yaratıyoruz. Bizde işsizlik artıyor.

2. Türkiye yıllardır yatırım yapamıyor. Hem iç tasarruf açığı var, hem de yatırım ortamı yoktur. 2013 yılında gelişmekte olan ülkelerde ortalama tasarruf oranı ( Toplam tasarrufların Milli gelire oranı ) yüzde 26.3 iken bizde 15.1’dir. Ayrıca Gelişmekte olan ülkelerde ortalama yatırım oranı yüzde 25.1 iken bizde 22.9 olmuştur.

2013 YILI DÜNYA VE TÜRKİYE YATIRIM -TASARRUF AÇIĞI

TASARRUF

YATIRIM

AÇIK

DÜNYA

24,8

24,5

+0,3

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER

26,3

25,1

+1,2

TÜRKİYE

15,1

22,9

-7,8

Tasarruf yaratamayan, sürekli dış kaynaklara ihtiyacı olan bir ekonomide büyüme sağlanamaz.

Bizde bu olgu yeni değil, 2001 IMF programları ile başladı ve AKP bunu devam ettirdi.

3. İnsan gücü planlaması yapılmıyor. İnsan gücü planlaması, ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıfta insan yetiştirmektir… İnsan gücü planlaması yapılırsa hem verim artar… hem de işsizlik azalır.

4. Tahminlere göre Türkiye de bir milyon yabancı çalışan var, 1 milyon da Suriyeli var. Bunlar sigortasız ve ucuza çalıştırmak bazı işverenlerin işine geliyor.

Çözümde ilk şart, Özel tasarrufların ve yatırımların artmasıdır. Bunun için de:

Tasarruf faizleri ile kredi faizleri arasında, makul bir kar marjını içerecek denge kurulmalıdır. Mevduat faiz oranı gibi kredi faiz oranları da yıllık tespit edilmelidir. Aylık faiz, istikrarsız ve değişebilirliği, oynaklığı yüksek ve spekülatif bir finans piyasası icadıdır. Bu icat tasarrufları ürkütmüştür. Özel Yatırımların finansmanını zorlaştırmıştır.

Türkiye de halen kayıt dışı yoldan yurt dışına kaynak çıkışı oluyor. Bu da iç tasarruf oranını düşürüyor. Kayıt dışı kaynak çıkışını önlemek için, yer altı ekonomisini önlemek gerekir. Ayrıca iç siyasi güveni oluşturmak gerekir.

Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Sıcak para tuzağından kurtulmalıyız. Zira sıcak paranın girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor. Ya karlı iletmeleri satın alan sermaye giriyor… Ki bu durumda da kar ve faiz gibi faktör gelirleri olarak dışarıya kaynak transferi artıyor.

Daha da önemlisi, yatırımların ve özellikle emek yoğun yatırımları artırmak için istihdam yükünü düşürmeliyiz. Türkiye’de istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü, yüzde 37’den başlamaktadır. Yüksek istihdam yükü hem içeride, kayıt dışı istihdama neden oluyor… Bu sorun da haksız rekabet yaratıyor. Hem de Türkiye’nin dış rekabet gücünü düşürüyor. İstihdam yükünün daha düşük olduğu ülkelere karşı da, Türkiye’nin üretim maliyeti daha yüksek olmakta ve rekabet şansını azaltmaktadır. Yapılması gereken, istihdam yükünü yüzde 25’e indirmektir. Bu durumda kayıt dışı istihdam da azalacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir