İŞSİZLİĞİ ÖNLEMEK ZORUNDAYIZ (II)

Dün bu köşede, işsizliği çözmek için önce fiili işsiz sayısı ve fiili işsizlik oranını doğru tespit etmek, ayrıca bir milyona ulaşan yabancı kaçak işçileri önlemek gerektiğini ifade etmiştim. Ayrıca şimdiye kadar yapılan uygulamalardan farklı olarak devletin geri bölgelerde, bu bölgelerin özelliğine göre yatırım yapmasını ve bu yatırımları belirli şartlarla zaman içinde çalışanlara devretmesi gerektiğini söylemiştim.

4) İstihdam üstünde, çalışanların ve işverenlerin ödedikleri, toplam vergi ve primler Avrupa Birliği ve OECD ülkelerine göre yüksektir. Yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Yani bir işyerine 1000 liraya mal olan bir çalışanın eline 600 lira geçmektedir.
Özetle, işçilik maliyetleri yüksektir… Ancak işçinin eline de az para geçmektedir.
İşçilik maliyetlerinin yüksek olması, emek yoğun yatırımlar yerine sermaye yoğun yatırımların tercih edilmesine neden olmaktadır. Oysaki Türkiye’de işsizliğin yüksek olması nedeniyle, emek- yoğun yatırımların yapılması gereklidir. Bunun için de istihdam üstündeki yükün, yüzde 25 seviyesine düşürülmesi, asgari ücretin tamamının vergi dışı tutulması gerekmektedir.
Bu yolla, kayıt dışı istihdam da azalacak ve devletin geliri düşmeyecektir.

5) İnsan gücü planlaması yapılmalıdır… Bu güne kadar Türkiye’de ciddi anlamda bir insan gücü planlaması yapılmadı. Bunun içindir ki, gençler arasında, dört kişiden biri işsizdir. Bunun içindir ki Türkiye’de mühendis fazlası var ve hemşire eksiği var.
İnsan gücü planlaması, mesleki eğitim, teknisyen, vasıflı işgücü ve uzman yetiştirilmesi, siyasi iktidarların eline bırakılırsa, bugün olduğu gibi imam- hatip gibi kutuplaşmalara ve siyasi istismarlara yol açıyor. Oysaki insan gücü planlaması, ülkenin insan potansiyelinin değerlendirilmesi ve geleceği açısından her şeyden önemlidir. Bu planlamayı yasal zorunluluğa ve objektif esaslara bağlamak gerekir.

6) Yabancı sermaye politikasını değiştirmemiz gerekiyor. Mevcut yabancı sermaye uygulaması, günü birlik politikalar şeklindedir. Dış kaynak ihtiyacına göre kısa vadeli spekülatif sermaye (sıcak para) çıkmazı içindeyiz. Yakın tarihe kadar sıcak paraya, kısa vadeli finansal sermayeye verilmiş olan vergisel avantajlar, hem yerli sermayeye karşı hem de uzun vadeli yabancı yatırım sermayesine karşı haksız rekabet oluşturdu.
Sıcak para, işsizliğin kaynağı haline geldi. Kurun düşük kalmasına neden oldu ve iç üretim yerine ithalatın artmasını sağladı. İşsiz sayısı arttı.
Türkiye için önemli olan istihdam yaratan yeni fiziki yatırım sermayesidir.
Uzun vadeli yeni yatırım yapacak yabancı sermayeye, ilave teşvikler verilmelidir. Sıcak parayı kontrol altına almak için de, düşük oranlı işlem vergisi, MB nezdinde karşılık ve işlem vergisi gibi önlemlerden biri veya birkaçı alınmalıdır.

Kurlardaki sıcak para baskısı için en sağlıklı önlem, dalgalı kur politikası yerine, kur düşüşlerini ve cari açıkları önleyecek “Kontrollü kur”  sistemine geçmektir.
Bu yolla, Türkiye’nin rekabet gücü artacağından, sanayileşme de artar. Sanayide kullanılan ithal aramalı ve ithalatın yerini, yerli üretim alır. Çalışan sayısı artar.
İşsizliğin çözümü için bu söylediklerimi yapmak zor değil. Gerekli olan ulusal çıkarlarımızı önde tutan bir hükümettir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir