Bahçeli 7 Haziran seçimleri sonuçlarını ve halkın ne istediğini iyi okuyamadı ve 1 Kasım seçimlerinde kaybetti. 1.9 milyon oy kaybetti ve Milletvekili sayını da 80 den 40 a düşürdü. HDP’nin gerisine düştü.
Dünyanın neresinde olursa olsun demokratik bir ülkede, partisini baraj sınırına taşıyan bir genel başkan istifa eder. 1999 da Deniz Baykal, CHP barajın altında kaldığı için istifa etmişti.
Bahçeli bu defa terör sorunu varken, Türkiye Suriye ve Irakta savaşın içinde iken, durgunluk nedeniyle kepenkler kapanırken, işsizlik artmışken, başkanlık sorununu gündeme taşıdı. Neden taşıdı?
Türkiye Bahçelinin hesabını tartışıyor… MHP’nin hesabını değil… Bahçelinin kararını tartışıyor… Yetkili organların kararını değil… Üstelik aynı Bahçeli farklı sesler olduğu için, Meral Akşener’i ve Ümit Özdağı’ da tasfiye etmek istiyor.
Aslında Bahçeliyi tartışmak nafile… Bahçelileri yaratan sistemi tartışmak daha önemli ve geleceğimiz için daha gereklidir.
Demokratik ülkelerde siyaset profesyonel bir meslek değildir… Türkiye de ise çoğunlukla profesyonel bir meslek olarak görülüyor.
Bahçeliyi taban da zorlamıyor… Milletvekilleri tepki göstermiyor.. Veya gösteremiyor… Çünkü Türkiye de siyasi anlayış ‘’parti demek lider demektir ‘’ notasına kadar taşındı.
Türkiye de neden lider sultası var? Neden genel başkan olan bir daha gitmiyor? İki nedeni var…
1)Toplumda biat kültürü var…
Biat kültür Osmanlıdan ve İslam Kültüründen gelen bir kültürdür. Yönetilenlerin kayıtsız şartsız yönetene itaat etmesidir. Biat kültürü Aşiret ve Kabilelerde yerleşik bir kültürdür.
Avrupa da Feodal düzende ve Osmanlıda Halifelikten sonra da biat kültürü eğemendi.
Bu kültür ancak eğitim ve demokrasi ile ortadan kalkabilir.
2) Siyasette Demokrasi yoktur…
Siyasette ön seçim zorunlu değil… Parti yönetimlerine bırakılmıştır. Parti genel başkanı doğrudan veya kendine yakın çalışanların önerileri ile Milletvekilleri ve Belediye Başkan adaylarını seçiyor. Seçilen Milletvekili fiilen ve gelecek seçimlerde tekrar aday olması için, kendini genel başkanlara karşı sorumlu hissediyor. Tabana hesap vermek ve tabanı elinde tutmak için çalışmıyor.
Şahit olduğum ve çok insanın da de bildiği bir olay var… Bir siyasi partide, bir ilin il başkanı ve il yönetimi Milletvekillerinden memnun olmadıklarını ve kendisini il sınırlarına sokmayacaklarını Parti genel Merkezine ilettiler. Ancak o milletvekili genel başkana yakın olduğu için genel başkan Milletvekilinin adaylığını İstanbul’a kaydırdı.
Türkiye tarihi boyunca, siyasette Demokrasiye 1961 Anayasası ile bir miktar yaklaşmıştır. Ancak 1982 darbesi ile bu imkan son bulmuştur. 1950- 1960 Demokrat Parti döneminde ön seçim yoktu. Seçim sistemi Listeli Tek-Turlu Çoğunluk Sistemi idi ve ön seçim yoktu.
1961 sonrasında ve 1980 öncesinde ise ön seçim esastı… Merkez yoklama ise istisna ve kontenjanla olurdu. Siyasette bu kısmi demokrasi olmasaydı, Ecevit 12 Mart sonrası Hükümet Kuruluşu nedeniyle ters düştüğü İnönü’yü istifaya zorlayamazdı.
Bu gün, CHP dışında hiçbir siyasi parti, siyasi partiler kanununu ve seçim kanununu değiştirmek için Meclise kanun teklifi vermedi. Demek ki partiler bu sistemi değiştirmek istemiyor.
Sonuç: Halkın bu tuzağın farkında olması gerekir. Aksi halde sistem hep siyasetçiler tarafından istismar edilecek ve zararı bize dokunacaktır. Oysaki bize can veren Allah özgürlüğümüzü de verdi. Kullanalım.